Cumhurbaşkanı Tatar’a en yakın isimlerden Özer Kanlı, Cenevre Zirvesi ile ilgili köşe yazısında önemli bir ipucu verdi. Türk Tarafı'nın yeni modelini tarif eden Kanlı, “Merkezileşmeden hayli uzak gevşek federasyon” dedi.
Cumhurbaşkanı Tatar’a en yakın isimlerden Özer Kanlı, Cenevre Zirvesi ile ilgili köşe yazısında önemli bir ipucu verdi. Türk Tarafı'nın yeni modelini tarif eden Kanlı, “Merkezileşmeden hayli uzak gevşek federasyon” dedi.
“Yani AB çatısı altında iki devlet tek uluslararası şahsiyet” diyen Kanlı, “1998’in 1 Eylül’üne geri döndük” ifadelerini kullandı.
Peki takvim yaprakları 1 Eylül 1998’i gösterdiğinden Kıbrıs’ta neler oluyordu? Şöyle bir zamanda yolculuğa çıkalım.
1 Eylül 1998 tarihinde merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tarafından soruna kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla Ada’daki iki devlet arasında bir Konfederasyon tesis edilmesi önerilmişti.
Öneri, Kıbrıs'taki iki devletin aralarındaki temel meseleleri çözmelerini müteakip ortak bir yapılanma gerçekleştirmeleri temeline dayandırılmıştı.
Elbette meselenin öncesi de vardı.
Avrupa Birliği ile Güney Kıbrıs arasında tam üyelik müzakerelerinin başlatılması, Türkiye ve KKTC'yi, federasyon modelinin Türkiye'nin içinde yer almadığı bir Avrupa Birliği içerisinde ne ölçüde kalıcı olacağını irdelemeye sevk etmişti.
Yapılan değerlendirmelerde, istenilen tüm güvenceler bir müzakere sürecinde elde edilse dahi, iki kesimlilik, iki toplumluluk, Türkiye'nin etkin garantisinin devamı gibi parametrelerin aşındırılabileceği görülmüştü.
Bu değerlendirme neticesinde Kıbrıs'a ilişkin politikamız Ada'daki fiili durumu esas alan yeni parametrelere oturtulmuş, müzakerelerin devamı için KKTC'nin egemen bir devlet olarak varlığının teslim edilmesini temel alan bir yaklaşım benimsenmişti.
Ülkemizin konuya ilişkin politikasının diğer bir boyutunu KKTC'nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak güçlendirilmesi, Türkiye ile KKTC arasındaki işbirliğinin her alanda çeşitlendirilmesi ve derinleştirilmesi teşkil etmişti.
20 Ocak, 20 Temmuz 1997 ve nihayet 23 Nisan 1998 tarihli Ortak Açıklamalar çerçevesinde Türkiye ile KKTC arasında kapsamlı bir işbirliğini yürürlüğe koymuştu.
Tüm bu gelişmeler ışığında merhum Denktaş’ın 1 Eylül 1998’te yaptığı öneri gündeme geldi.
Elbette bu bir iki günde karara bağlanacak bir konu da değil.
Ancak işaret edilen nokta, meselenin buraya gittiğidir.
Diğer yandan uluslararası ilişkilere hakimiyetiyle bilinen analistler de Cenevre’de bir çökme ya da kopma beklemiyor.
BM’nin buna izin vermeyeceği, Haziran NATO zirvesi ile Eylül-Ekim BM toplantısına müteakip ikili liderler ya da yine 5+1 şeklinde gerçekleşebilecek iki toplantı ayarlanabileceği öne sürülüyor.
Böylece BM tarafından sorun yine zamana yayma stratejisiyle uzatılacak.
Kıbrıs Türk tarafı masayı deviren taraf olmayacak söyleminin giderek kuvvetlendiği birkaç günde yaşanan gelişmelere bakarsak mesele bu yöne doğru gidiyor. İzleyip göreceğiz…