Şımarık Rumların ayakları yere basmalı

Artık realist olma zamanı geldi de geçiyor bile… Cenevre zirvesinden sonra yapılan yorumlar ışığında işin gerçeğine bakarsak şunu görürüz:

Artık realist olma zamanı geldi de geçiyor bile… Cenevre zirvesinden sonra yapılan yorumlar ışığında işin gerçeğine bakarsak şunu görürüz:
Bütün müzakere masaları bir al-ver süreciyle başarıya ulaştırılır. Bizim yarım asırlık müzakere tarihimizde bugüne kadar Rum tarafına verebileceğimiz bir şey yoktu. O yüzden müzakere masalarında Rum tarafı da bize bir şey vermek istemedi.
Peki yeni dönemde ilişkiler nasıl olacak?
Rumlar yavaş yavaş artık şu gerçeği kabul ediyor. Doğu Akdeniz’deki zenginliklerden Türkiye Cumhuriyeti’nin rızası olmadan rahat rahat faydalanamazlar. Bölgede gerilim, enerji güvenliğini feci şekilde tehdit ediyor.
Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti’nin oluruna ihtiyaçları var. Bugüne kadar Avrupa Birliği eliyle Türkiye’yi Kıbrıs meselesinde rehin almaya çalışan Rum yönetimi yeni dönemde aklını başına devşirmek zorunda.
Ticarette bir kural vardı. Bir mala bir fiyat biçerseniz. 100 lira derseniz. Sonra işinize gelirse 30 liraya satarsınız.
Diplomaside de böyledir. İlk söylenen her zaman geçerli değildir. Kıbrıs Türk tarafı Cenevre’de bir adım attı. Ancak Avrupa Birliği’nin şımarık çocuğu Rumlar, bu adıma karşılık vermemek için direniyor.
Atılması gereken ilk adım Rumların Avrupa ve BM tarafından şımartılmaktan vazgeçilmesidir. Böylece Güney komşumuz ile ayakları yere basan sağlam bir müzakere masası kurulabilir.
Cenevre zirvesini değerlendiren Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Kıbrıs'ta süreç ertelendi ama ben bir sonuç çıkacağına inanmıyorum' dedi.
Kısaca Star Kıbrıs’ın manşetinde de ifade edildiği gibi Erdoğan ümidini kesti. “Kıbrıslı Rumlara inanmıyorum ve güvenmiyorum çünkü samimi değiller” diyen Erdoğan’a hak vermemek mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın Cenevre’de ortaya koyduğu yeni politika ülkemizdeki bazı muhalefet partileri tarafından her ne kadar eleştirilse de doğru yoldur. Ancak daha başlangıçtır.
Unutmayalım. Çin seddi de bir günde örülmedi. Taş üstüne taş konarak yıllar sürdü. Elbette bu politika yakın dönemde önümüze bazı kazanımlar çıkaracaktır.Bunun işaretleri de şimdiden görülmeye başlamıştır.
Dünyaca ünlü saygın İngiliz medya kurumu BBC, Londra’nın, özellikle Brexit sonrası Kıbrıs politikasında Türk tarafı lehine değişimlere gittiğini yazdı. Habere göre, İngiliz hükümeti Kıbrıslı Türkler ile ilişkisini daha da yoğunlaştırmayı ve uygulanan ambargoların hafifletilmesi için bazı adımları atmayı değerlendiriyor.
Daha önce de bu yönde çıkan haberlerle ilgili İngiltere’deki haberi yapan kuruluşların saygınlığını sorgulayan bizdeki muhalefet vekilleri ise, BBC’nin haberi karşısında dut yemiş bülbüle döndü.
Aslında meseleye Güney nasıl bakıyor? Biraz da bunu irdelemek lazım.
Rum basını Cenevre zirvesini “fırtına geçti” yorumlarıyla verdi. Gazetelerde, “Türklerin egemenlik talebi masada. Bir sonraki randevu çok zor ve fırtınalı sularda gerçekleşecek. Türk tarafı bu aşamada egemenlik hedefini başaramamış olabilir ancak konu canlı duruyor” yorumları yapıldı.
Yani aslında “Cenevre’den eli boş döndük” diyen muhalif vekillerine cevabı Rum basını verdi. Onlar bile gerçeği gördü. Ancak içimizde bu gerçeği görmemek için direnenler hala çabalıyor.
Umarım bu gerçeği bizdeki federasyoncu cephede görür. Çünkü bu gerçeğe direnmek, akıntıya karşı kürek çekmektir. Bizden söylemesi…

Bu haber 9442 defa okunmuştur

:

:

:

: