Gazeteci Cüneyt Oruç, korona virüse yakalanmasının ardından karantinada geçirdiği üçüncü günde yaşadıklarını şöyle paylaştı:
Karantina oteline yerleşmenin telaşı ilk gün bitti.
İkinci gün uyandığımda pozitif (!) yan komşumun kahve teklifiyle uyandım güne. Sabah herkes balkona çıkıyor ve deneyimlerini paylaşıyordu. Ateşi çıkanlar... Sırt ağrısı çekenler... Tat ve koku alma duygusunu kaybedenler... Göğüs ağrısından şikayet edenler... Can sıkıntısı çekenler...
Benim ise keyfim yerindeydi... Önümde Akdeniz’in maviliği ve aklımda bugünkü yazım için alacağım notlar vardı...
Bu arada tedavimiz de başladı. Daha ilk akşam gelen hemşireler peş peşe sekiz tane almak zorunda olduğum favipiravir haplarıyla tanıştırdı beni. Aynı haplardan sekiz doz da sabah alacaktım. Sonrasında günlük dozlar sabah akşam üçer hapa düştü. Tabi bunların yanında mide koruyucularını da alarak..
Bu kadar çok hapı aynı anda ilk kez alan biri olarak endişeliydim. Hemen önce Google’a sordum... Aldığım yanıtlar kafamı karıştırdı...
Ardından karantina hemşiresi Oğuz Köse’yi aradım. İlaçları almazsam virüsün akciğerime inerek beni hastanelik etme ihtimali olduğunu öğrendim.
Yetmedi CTP’nin doktor milletvekili Sıla Usar İncirli’yi aradım.
Verdiği cevap kesin ve netti. “verilen tedaviyi al” dedi Sıla hanım. Sonra da “bütün memleketi ikna ettim seni ikna edemedim, neden aşı olmadın” diye sitem etti.
İkinci günün akşamına doğru pozitif (!) komşularımla balkondan balkona yaptığım sohbet aklıma geldi.
İşte ilk belirtiler bende de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı.
Önce tat ve koku alma duygum gitti. İçimde müthiş bir titremeyle ateşler içinde yanıyordum. Sırtımda müthiş bir ağrı, eklem yerlerimde ince bir sızı başladı.
Sabah ve akşam günde iki kez gelen hemşirelerimize durumu anlattım. Bunların hastalığın seyri için normal belirtiler olduğunu söylediler.
Benim için zor bir geceydi. Uyandığımda terden sırılsıklam olmuş vaziyetteydim.
Ben daha yataktan kalkmadan bu kez sabah vardiyasındaki hemşireler geldi. İlaçlarımı verdi.
Kaldığımız karantina otelinin sabah, öğlen ve akşam saatlerinde oda servisi kalitesinde yaptığı hizmet de biz pozitif (!) hastaların ödülleri gibiydi.
Bu satırları yazarken sağlık sistemine, bu hükümete ilişkin yorumlarım geldi gözlerimin önüne...
Eleştiride ne bonkör, devleti hırpalarken ne cömert, yazarken ne keskinmiş kalemimiz... Pandeminin en başından itibaren hükümetin aldığı önlemleri ne çok eleştirmiş, sağlık emekçilerini ne çok görmezden gelmişiz.
O halde şimdi özeleştiri zamanı.
Başta pandemiyle mücadelede canını, kanını, hayatını ortaya koyan sağlık emekçileri olmak üzere bu ülke için, bu halk için ter akıtan herkese minnettarız.
Son söz... Bugüne kadar yaptığımız eleştirilerimizin de bu ülkeye sevgimizden geldiğinin bilinmesini isteriz...