Delta varyantının yarattığı kabus bir anda adayı sardı.
Rum Yönetimi, son zamanlarda artan koronavirüs vakalarının yayılmasını önlemek amacıyla yeme içme, eğlence yerleri, etkinlik-davet alanları, tiyatro, sinema, kilise ve diğer ibadet yerleri gibi kalabalık yerlere bazı kısıtlamalar getirdi.
Buna göre, 9 Temmuz’dan 13 Temmuz’a kadar iç mekanlara 250 kişiden fazla kişi giremeyecek. Dış mekânlarda aynı anda bulunabilecek kişi sayısı 350 veya tamamı en az 14 gün önce bir doz aşı yaptırmış veya son 6 ay içerisinde Koronavirüs tedavisi almış olma şartıyla 500 ile sınırlandırıldı.
Vaka sayısı binlere yaklaşan Güney’de hastalığa yakalananların yüzde 90’ının aşı yaptırmamış olması meselenin ne kadar hayati olduğunu ortaya koyuyor.
Biz şanslıyız. Çünkü elimizde yeteri kadar aşı var. Ancak bu fırsatı yeterince değerlendirebiliyor muyuz? Bu konuda ciddi soru işaretleri var.
Ne yazık ki ülkedeki aşı karşıtları sadece kendi bedenlerine değil, toplum sağlığını da ihanet ediyor.
Dün bizim ülkemizde de yükselen vaka sayıları tedirgin edici boyutlara ulaştı.
Son iki gündeki vaka sayısının 200’e yaklaşması karşısında herkes birbirine sormaya başladı.
Kapanıyor muyuz? Ekonominin geldiği noktada bir kapanmayı daha kaldıramayacağımız net olarak görülüyor.
O yüzden sağlık sistemini her zamankinden daha kuvvetli tutmaya şiddetle ihtiyacımız var.
Ancak hastanelerde müthiş yoğunluk yaşanıyor. Sağlık alt yapımız da iki günde yaklaşık 200 vakayı görünce alarm vermeye başladı. Bu konuda acil önlem alınması şart.
Öte yandan Sağlık Bakanı Ünal Üstel her ne kadar sınır kapılarının kapatılmayacağını da söylese vakaların artmasıyla birlikte bunun garantisi yok. Ekonomi zorda.
Siyaset ise tüm bu sorunlarla baş etme gayretini göstermiyor. Tüm enerji, ülkenin makamları ve koltuklarını kapma telaşıyla harcanıyor. Gündemde varsa yoksa seçim tarihi, kurultay tarihi, yeni parti hazırlıkları var.
Peki bu ülkenin gerçek ihtiyaçları ne zaman konuşulacak? Bu sorunun yanıtını ne yazık ki ne biz ne de bu ülkenin insanları biliyor.