Siyasetin gündemi dün 3.5 saat süren Bakanlar Kurulu sonrasında Çalışma Bakanı Koral Çağman’ın yerine atama yapılıp yapılmayacağına kilitlenmişti.
DP tarafından önerilen Afet Özcafer’in ismi yine açıklanmadı. Başbakan Saner ile DP lideri Fikri Ataoğlu, baş başa bir görüşme gerçekleştirerek atama konusuna noktayı koyacak deniyor ama sinirler gergin.
DP Genel Sekreteri Afet Özcafer “Görev, makam istenmez, verilir… Benim böyle biri olmadığımı herkes bilir. Mesele ben değilim. Ben ülkeye zarar verecek bir şahsiyet olsam zaten ortadan çekilirim” derken, atanmasıyla ilgili sorulara da “Bilemiyorum… Bu başbakana sorulması gereken bir soru. Anayasa daha ne kadar süre ihlal edilecek? DP olarak biz şu an sakince bekliyor ve olanları ibretle izliyoruz” yanıtını verdi.
Açıklamanın tonuna ve sertliğine bakacak olursak hükümet krizi giderek tırmanıyor.
Hükümet cephesinde bunlar yaşanırken, dün başlayan uygulama ile kapalı alanlara PCR testi ile girme zorunluluğu getirilen halk ise ne yapacağını bilmez vaziyette oradan oraya koşturuyordu.
40 derece sıcaklık altında saatlerce ücretsiz test yaptırmayı bekleyen vatandaşların bir bölümü pes etti, özelde 200 TL karşılığında test yaptırmak istedi. Ancak bu çare değildi, çünkü kuyruk orada da vardı.
ADA TV mikrofonuna konuşan Lefkoşa Devlet Hastanesi eski Başhekimi Bülent Dizdarlı, organizasyon sıkıntısına dikkat çekerken, Sağlık Bakanı Ünal Üstel de eleştirilere bir ölçüde hak veriyordu. “PCR merkezlerini çoğaltmak için çalışıyoruz. 45 laboratuvarlardan hizmet almaktayız. Aşı ve testlere artan talep karşısında bakanlığımızca personel ve teknik imkân artırımı yapılamadığından bir takım geçici sıkıntıların yaşanması doğaldır” diyen Üstel’i de bu konuda eleştirmek doğru değildir.
PCR testi zorunluluğu doğru bir uygulama idi. Ancak personel ve teknik imkanların artırılması sadece Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğunda değildi. Bu konunda başta Maliye Bakanlığı’nın kaynak yaratması olmak üzere hükümetin bir irade koyması gerekliydi.
Bu arada Güney’de her gün bine yakın pozitif vaka hastaneleri doldurdu. Haziran ayı sonunda hastanelerde 54 kişi tedavi görürken, bu rakam 10 gün içerisinde ikiye katlanarak 117’ye ulaştı.
Yoğun bakıma alınan hasta sayısının da 36’ya çıktığını yazan Rum basını, “Tedavi gören hasta sayısının 200’ü aşarsa kapanma olabilir” yorumu yaptı.
Biz henüz bu noktada değiliz. Türkiye’nin yapıp bize hediye ettiği pandemi hastanesi işimizi kolaylaştırıyor. Ancak orada da yaşanan yoğunluk karşısında personelin isyanı dün sosyal medyanın dilindeydi.
Kısaca ülkede dün bir numaralı gündem sağlıkta yaşadığımız sorunlar ve yeniden kapanma korkusuydu. Ama siyaset o sorunlara odaklanmak şöyle dursun, Bakanlar Kurulu’ndan sonra bu konuda tek bir söz dahi etmedi. Siyasetin gündemi, vatandaşın gündemiyle yine örtüşmedi. Bizden söylemesi…