Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, yeni adli yılın başlangıcıyla ilgili dün yaptığı basın toplantısında son derece kritik uyarılarda bulundu.
Satır aralarında öyle çarpıcı sözler vardı ki, hepimizin şapkasını önüne alıp düşünmesi gerekir.
“Personel eksikliği nedeniyle daha önce hiç karşılaşmadığımız sorunlarla karşılaşıyoruz. Dosyalar kayboluyor. 2-3 gün içinde bulunurlarsa mutlu oluyoruz. Bazı dosyalar haftalarca bulunamıyor…”
Bu sözlerin sahibi yargının en tepesinde oturan isim.
“Yargının eksik bırakılması yargıyı zayıflatır, yargı bağımsızlığını tehlikeye sokar, bu da ülkenin demokrasisine zarar verir” diyen Yüksek Mahkeme Başkanı’nın uyarıları ne yazı ki yıllardır dikkate almadık.
Son beş yıldır aynı şikayetlerle adli yılı açan Narin Hanım, gücü yettiğince isyan ediyor.
Ancak siyaset kurumu bu isyanı görmezden geliyor.
Vatandaş ise geciken adaletten, yıllarca süren davalardan mahkeme kapısında perişan oluyor.
Şu anda bile kaza mahkemelerinde 10 bin 743 hukuk davası, 13 bin 651 ceza davası, 664 aile davası olduğu belirtiliyor.
Bu rakamlar bizimkisi gibi küçük bir ülkede korkunç yüksek rakamlardır.
Şu anda 4 bin 88 askıda icra var.
Mahkemelerdeki bu kaos Narin Hanım tarafından şöyle özetleniyor:
“Bu tablolar çok iç acıcı değil. Mahkemeye gelen, davasını bitiren kişi bunun sonucunu görmek ister ama icra yapılmadık, mazbatalar tahsis edilmedikten sonra dava kazanmak kağıt üzerinde kalır…”
Bu sözleri bir yargı başkanının yapacağı en sert uyarılar. Daha ne desin?
Bir devletin devlet olabilmesinin üç temel sac ayağından biri yasama ve yürütmeyle birlikte yargıdır.
Yargının böyle topalladığı bir ülkede adaletten söz edilemez.
O yüzden Narin Hanım’ın yaptığı uyarılar kâğıt üzerinde kalmamalı, başta medya olmak üzere siyaset kurumları meselenin üzerine gitmelidir.
Aksi halde işlemeyen yargı halkı devletinden soğutur. Bu da bir ülkenin geleceği için son derece tehlikelidir. Bizden söylemesi…