Savaş zamanları…
İngiltere’nin efsane devlet adamalarından dönemin Başbakanı Sir Winston Churchill, BBC’ye gitmek için bir taksiye biniyor. Varacakları yere ulaştıklarında taksiciye “Beni 40 dakika’ bekler misin” diye soruyor.
Churchill’i tanımayan taksici, “Bekleyemem. Birazdan radyoda Churchill’in konuşması var. Onu dinleyeceğim. Eve gitmem lazım” diyor.
Bu cevap Churchill’in hoşuna gidiyor. Elbette taksicinin kendisine kıymet vermesinden de gurur duyuyor. Cebinden çıkardığı 10 sterlini taksiciye veriyor. O dönem için büyük bir rakam.
Taksici parayı alınca sevinç içinde, havalara uçuyor. “Churchill’i boş ver. Ben seni burada istediğin kadar beklerim” diyor.
Churchill bu yaşanan anısını paylaşırken, “Halkımızın geldiği nokta bu. Paraya insanlığı da satarız. Değerlerimizi de satarız” diyor.
Kıbrıs’ta da şu anda geldiğimiz durum da ne yazık ki tam budur.
Bu halk ne yazık ki 74 öncesi sahip olduğu değerleri unuttu. Birlik, beraberlik, dayanışma ruhu giderek azalıyor.
74 sonrası ortaya çıkan “ganimet kültürü” Kıbrıs Türk halkını zehirleyen başlıca etken oldu.
Yeni yetişen nesil, paranın, lüksün esiri oldu. Şükür duygusu ne yazık ki hiç hatırlanmadı.
“Yönetemeyen siyasetçiler ve şükretmeyen bir halk” şu anda yaşadığımız sorunların en baştaki nedenidir.
Paranın tüm değerleri yok ettiği günümüz dünyasında yardımlaşma, düşenin yanında olma duygusundan hızla uzaklaştık.
Bir milleti millet yapan en önemli özellik nedir?
Hastalıkta, sağlıkta, kıvançta, tasada birlik olmak, yardımlaşarak zor zamanları birlikte atlatmak değil midir?
Kıbrıs Türk toplumu bugün artık ne yazık ki kırıntısı bile olmayan bu duygulara 74 öncesi sahipti. Zor zamanlardan da bu duygularla geçmeyi başardı.
Bu duyguları gelecek kuşaklara aktaramayan bu neslin günahı büyüktür. Kıbrıs Türk halkının yarınlarda yok olmadan bu adada var olmasını istiyorsak, bu değerlere sahip çıkmalıyız. Aksi halde kimliğimizi hızla kaybedeceğiz. Bizden söylemesi…