Sınır üstü yaşam evindeki dramatik haber ve görüntüler yürekleri burkmuştur .
Müessese bir vakıf kuruluşudur . Bina vakıflar idaresine ait değil . Dolayısı ile bina içindeki durumdan , vakıfların sorumlu olmayacağı açıklaması geldi . Vakıflar idaresi mevzuatla ilgili .
Yaşam evinin içerisindeki görüntüler tam bir insanlık ayıbı ve suçudur .
Meydana gelen dramatik ve üzücü olayların kaynağı , pandeminin getirmiş olduğu maddi olumsuzluklar olabilir . Bunların aşılması için yapılmış hiçbir girişimin de ortaya çıkmaması , ayrıca düşündürücü olsa gerek .
Bizim Anayasamızda temel haklar ve özgürlükler bölümünde . Yurttaşların yaşamı , insanlık onuru altında , tedavi hakkını da kapsayacak bir şekilde düzenlenmiştir .
Yurttaşlara onurlu , insan haysiyetine yaraşır bir yaşam hakkını Anayasal güvenceye bağlamıştır .
Bu tüm Anayasaların örnek aldığı İnsan Hakları Evrensel Bildirisidir. Bu Bildiri , BM‘in kabul ettiği ve üye devletlerin de imza koyduğu bir BM Anayasasıdır .
Bizim Anayasamızın “Lafzı ve Ruhu” da bundan kaynaklanmaktadır.
Yaşam evinde meydana gelen ve yüreklerimizi sızlatan yaşlıların durumu . Ülkede bu hakların uygulanıp uygulanmadığını denetleyecek denetim mekanizmalarının çarklarının dişlilerinin pas tutmasından olsa gerek . Bir mekanizmanın dişlileri nasıl pas tutar ? O mekanizma uzun bir müddet çalıştırılmazsa ve rutin bakımı yapılmazsa , hali ile dişliler pas tutar ve mekanizma çalışmaz .
Biz her alandaki denetim mekanizmalarının dişlilerini maalesef hep paslandırdık .
Ülkedeki hemen hemen tüm olumsuzlukların nedeni bu .
Bu konuda zaman zaman denetimsizlikten meydana gelen olumsuz haberleri izliyor , duyuyoruz .
Tüm kurumlarımızda hemen hemen bunun acısı çekilmektedir .
Öyle bir ülke yarattık ki . Kanunsuzluk kanunla eş değer oldu ve kanıksanır oldu .
Yaşam evinde meydana gelenler bunun trajik örneği . Bu tesadüfen öğrenildi ve bilindi . Bilinmeyenler acaba ne durumda ?
Bakıma muhtaç , bakım evlerindeki kişilerin , bu dünyadaki son dönemlerinin yaşam halleri . Buna insanlık dramı demek bile az kalır .
Görüntüler tüm medyadan kamu oyuna yansıtıldı . “Yaşam evi “ ismi bu görüntülerden sonra “yaşamama evi “ haline döndü . Bu durum kısa zamanda meydana gelmiş bir durum olamaz . Yılların birikintisinin bir sonucudur .
Siyaset kurumu bu konuda sınıfta kalmış . Ciddi denetimsizlik bu yurttaşlarımızı bu duruma getirmiştir .
Bu gibi yerler . Acaba senede kaç kez denetleniyor ve haklarında raporlar tanzim ediliyor ?
Her olumsuz olay ve gelişme karşısında , suç yine devlete çıkarılmıştır .
Devlet bir Tüzel kişiliktir . Cansız bir niteliğe sahiptir . Onu canlı kılan bizlerin seçmiş olduğu siyasilerdir . Yani bu Devleti yöneten ve hükümet edenlerdir . Devlet suçlaması , zevahiri kurtarmaktan başka bir işe yaramaz .
Yaşam evleri , son demlerini geçirecek olan yaşlılarımız için dört dörtlük olmalıdır . Her türlü olanak bu insanlarımıza sunulmalıdır . Geldiğimiz noktada tam tersi olmakta , her türlü olanaksızlıklar içinde bu yurttaşlarımızı perişan ederek , onlara Nazi toplama kamplarındaki yaşananların aynisini yaşatıyoruz .
İnsanların yaşamlarını geliştirip sürdürmelerinin teminatı , bağlı oldukları devlet ve o devleti idare eden ve yöneten siyasilerdir . Bunun en önemli unsuru yukarıda belirttiğim gibi rutin olarak yapılacak denetimlerle mümkün olacaktır .
Oluşacak hükümet . Çağdaş Devlet ilkesi ile kolları sıvayıp sadece yaşam evleri için değil , tüm halkımıza çağdaş yaşam olanakları sağlamalıdır .
Bu behemehal yapılmalıdır .
Çünkü tuttuğumuz elimizde kalıyor .