Zam yağmuru altında inim inim inliyoruz. İlaca zam… Elektriğe zam… Sebze meyveye zam… Ekmeğe zam…
İğneden ipliğe zam olmayan ürün kalmadı.
İş öyle noktaya geldi ki akaryakıta zam da otomatiğe bağlandı. 10 günde bir güncellenen fiyatlar akaryakıt fiyatlarını sürekli yukarı çekiyor.
Toplu taşıma araçlarının sahipleri, ulaşıma son yapılan fahiş zamların da yeterli olmadığını belirterek, “Böyle giderse kontak kapatacağız” uyarısında bulunuyor.
Ancak şu anda ülkede tüm bu sorunların anlatacak, şikayet edecek bir makam bile yok.
Koalisyon görüşmeleri tabir yerindeyse tam bir at pazarlığına döndü.
Dün hükümetin açıklanması beklenirken DP ile anlaşamayan UBP resti çekti.
Faiz Sucuoğlu, “İstikrarlı bir yapı oluşturamazsak Salı günü görevi devredebiliriz” dedi.
Başbakan, “Hükümette olmak için hükümet kurmak istemiyoruz. Karşılıklı güven çok önemli. Yoksa hemen kurardık, bugün de kurabiliriz ama bu bizi nereye götürecek? Tekrardan 8 ay sonra yeni bir hükümet mi?” diye sordu.
Bu çok yerinde bir sorudur.
26-27 sayıyla hükümet kurulamayacağı, kurulsa bile bizi radikal reformları hayata geçirecek bir hükümete götüremeyeceği ortadadır.
O halde yapılması gereken bellidir.
23 Ocak’ta bu millete söz vererek Meclis’e giren siyasi partilerin genel başkanları, ülke menfaatini parti menfaati ve kişisel menfaatlerin üzerinde tutmalıdır.
Bu ülkede şu an sağlıkta, okullarda görev yapan 1400 taşeron işçisi iş bıraktı.
Neden? Çünkü iki aydır maaş alamıyor.
Maaşlarını alan da zaten ay sonunu getirmenin derdine düşmüş vaziyette.
Böyle bir ortamda şu bakanlık senin, bu kurum benim pazarlığına düşenler ülkenin gerçeklerini göremiyor.
Seçildiğiniz o koltuklar sizlere bu milletin emanetidir. Emanete ihanet edenleri de bu millet asla unutmaz. Bizden söylemesi…