Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland ile, Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) konusunu ele aldıklarını ifade ederek, bu önlemlere sıcak baktıklarını ancak bunların iki tarafın egemenliğine ve otoritesine zarar vermeyecek şekilde ileriye götürülmesi gerektiği yönündeki görüşünü Nuland’a aktardığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland ile, Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) konusunu ele aldıklarını ifade ederek, bu önlemlere sıcak baktıklarını ancak bunların iki tarafın egemenliğine ve otoritesine zarar vermeyecek şekilde ileriye götürülmesi gerektiği yönündeki görüşünü Nuland’a aktardığını söyledi.
Tatar, adanın en büyük sıkıntılarından bir tanesinin enerji meselesi olduğunu ve şu anda dünyada artan akaryakıt fiyatları ile elektrik fiyatlarının artması ve kapasite sorunu da dahil yaşanan sıkıntılar olduğuna işaret etti.
“Bunun yegane ve sürdürülebilir çözüm boyutunun esas itibarıyla adanın enterkonnekte sisteminin Türkiye Cumhuriyeti üzerinden Avrupa Birliği sistemine bağlanmasıdır şeklindeki yaklaşımımı ifade ettim. Bunun hem Güney Kıbrıs’a hem de Kuzey Kıbrıs’a büyük faydası olacağını söyledim” diyen Tatar sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir kablo ile Türkiye üzerinden Avrupa’daki enterkonnekte sistemine bağlanmamız hem Kuzey’in hem de Güney’in kaliteli, sürdürülebilir enerji sağlayacak ve güneş enerjisinin yaygın bir şekilde kullanılmasına yol açacaktır. Hem kaliteli enerji, hem maliyeti düşük enerji her iki taraf için çok önemli bir fırsat olacaktır.”
Cumhurbaşkanı’nın da ifade ettiği gibi bundan ala güven yaratıcı önlem olabilir mi? Elbette hayır.
Ancak ne yazık ki hem ülkemizde hem de Güney’de kırılamayan bir statüko bu tip yenilikçi fikirlerin önünde en büyük engel.
Aslında bu fikir bundan 16 yıl önce Star Kıbrıs Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özmen Safa tarafından da dile getirilmişti.
Türkiye’den Kıbrıs’a elektrik getirilmesi projesi de Ali Özmen Safa tarafından hazırlanan en önemli projelerden biriydi.
Ancak ne yazık ki dönemin Maliye Bakanı Ahmet Uzun projeyi engelleyerek bugün herkesin şikayet ettiği noktaya gelmemize sebebiyet vermişti.
İsterseniz burada sözü, yıllar önce Türkiye’den KKTC’ye elektrik getirecek dev projenin fikir babası olan Ali Özmen Safa’ya bırakalım. Bize o anlatsın:
Türkiye’de bu konuyla ilgili teknik uzmanlar buldum. Bu uzmanların bu konuda uluslararası tecrübesi vardı. İstanbul’da Ticaret Merkezi’nde ofis tuttuk.
Üzerinde 9 ay çalıştık. Her türlü detayı planladık. Bazı yerlerde elektriği getirecek kablo gömülecekti. Bazı yerlerde zeminde kalacaktı. Nasıl bir kablo hazırlanacağına ilişkin çalışmaları bile yaptık. Hollanda’da üretilecek bir kablo üzerinde karar verdik.
En sonunda projeyi netleştirdik. Yaptığımız fizibilitede Türkiye’den elektriği buraya getirip, burada üretilen elektrikten daha ucuza satacağımızı gördük.
Bunun bir ucu Silifke’de olacaktı. O dönemin Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan ile gidip görüştüm. Bu elektriği Türkiye’den getirmek konusunda onay aldım.
Projenin adına “Barış enerjisi” diye isim verdik. Şu anda üretilen elektrik kirlilik yaratıyor. Benim projem şu anki hava kirliliğini bitirirken, Güney’e de satılacak elektrikle barışa da enerji verecekti. Proje Türkiye, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs ve Orta Doğu’yu birbirine bağlayacaktı.
Bunun siyasi sonuçları olacaktı. Bu sonuçları öngörerek Türkiye’de Başbakan Erdoğan’dan sonra burada da Başbakan Ferdi Sabit Soyer ile görüştüm. O da onay verdi.
Benim teklifim şuydu. Ben bu enerji köprüsünü kuracağım. Türkiye’de enerji alanında değişik opsiyonlar, değişik fiyatlar vardır. İsterseniz Avrupa’dan Türkiye üzerinde elektrik getirirsiniz. Yani o köprüyle sadece Türkiye’ye değil, dünyaya bağlanma olanağı vardı.
O zaman Teknecik ve Aksa vardı. Aksa’nın kontratı 2008’e kadardı. Eğer bir tazminat verilecekse Aksa’ya tazminatı verip kapatacaktık. Teknecik’i ise satın almaya hazırız dedik. Türkiye’den gelen elektrik Teknecik’e gelecekti. Türkiye’den getirdiğim uzmanlarla Teknecik’te inceleme yaptık. Bize destek verdiler. 7 gün boyunca Teknecik’teki eksiklikleri tespit ettik.
Bu incelemenin sonunda teklifimizi dönemin Maliye Bakanı Ahmet Uzun’a sunduk.
Her biri 100 megawatlık olmak üzere toplam 300 megawatlık üç hat oluşturacaktık. Türkiye’de de elektriği buraya nakledecek bir istasyon kurulacaktı. Fazla olan elektriği zaman içinde Rum tarafına satacaktık. Bu barışın da enerjisi olacaktı.
Ahmet Uzun’a verdiğimiz teklifte finansı biz sağlayacağız dedik seçenekler sunduk.
Türkiye’de getirdiğimiz elektriği biz alalım getirelim, bir fiyat sunalım. Bizim sunacağımız fiyat kendilerinin maliyetinden daha aşağı ise kendilerinden alım garantisi istedik. Benim sunacağım fiyat daha yukarıdaysa garanti istemiyorum dedim. Ama her türlü fizibiliteyi yaptığımız için emindik. O yüzden bunu teklif ettik. Bir seçenek buydu.
İkinci seçenek şuydu. Biz bu köprüyü kuracağız her kilovat başına kendilerinden bir ücret talep edeceğiz. Bu elektriği devlet satın alabilir bize sadece bir yol parası vererek getirebilirdi. Hatta bizim projemiz zaman içinde bir yap-işle-devret modeli olabilirdi. Bunu da yapmaya hazırız dedik.
Üçüncü seçenek olarak ben bunu kurarım dedim. Ne ben getiririm, ne devlet getirir. Devlet ihaleye çıkar. Hangisi daha ucuza getirirse o getirir. Bütün seçenekler de fiyat Kıbrıs’taki maliyetlerden daha aşağıdaydı.
Hatta son olarak “dördüncü bir seçenek varsa bize sunulsun, üzerinde çalışılsın, size dönelim” dedik. Bize dendi ki o zaman “bizim Teknecik’te Aksa’da mesuliyetlerimiz vardır. Bu işe giremeyiz” dendi. Benim anladığım bu işi yapmak istemediler. O yüzden bizi reddettiler.
Kıbrıs böylece 16 yılını kaybetti. Bugün hala Türkiye’den elektrik getirmeyi konuşuyoruz. Gerekli irade gösterilseydi elektrik 16 yıl önce getirilebilirdi. Yılda 6 milyon kilowatsaat elektrik getirecektik. Bütün Kıbrıs’ın elektrik ihtiyacı karşılanacaktı. Ama ne yazık ki bunu fırsatı heba ettiler.”
Sözü özü şu. Zararın neresinden dönülse kardır. 16 yıl önce Ali Özmen Safa’nın ortaya attığı bu fikir, Cumhurbaşkanı Tatar tarafından yeniden canlandırılabilirse bu adanın her iki yanı için de müthiş bir ivme yaratır. Şu anda yaşadığımız enerji sorununa da kalıcı bir çözüm bulunur. Bizden söylemesi…