Haftalardır yaşanan hükümet krizi sabır taşını çatlattı. Umutlar kriz daha da derinleşmeden bugün hükümeti kuracak ismin belirlenmesinde.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın geçen hafta yaptığı toplantıda görevi UBP içinden bir vekile vereceği sinyalinin ardından gözler bugün yapılacak UBP grup toplantısına çevrildi.
Hükümeti kurma görevini üstlenecek isim bu toplantıda belirlenecek.
Her kim olursa olsun hükümeti kuracak isim tam bir ateşten gömlek giyecek.
CTP, UBP’nin meşru bir hükümet kurma ihtimalinin ortadan kalktığını öne sürerek, hükümeti kurma görevin genel başkanları Tufan Erhürman’a verilmesi gerektiğini söylüyor.
Peki CTP istikrarlı bir hükümeti kuracak sayısal çoğunluğu sağlayabilir mi?
Aslında meselenin bu yönü CTP’yi çok da fazla ilgilendirmiyor. “Kuramazsak seçime gideriz” diyorlar.
Peki seçime gidersek ne değişir? Sandık bize sihirli değnek mi verecek?
Böyle bir ortamda seçime gitmek kime ne fayda sağlayacak?
Şunu net olarak söyleyelim. Ana muhalefetin tavrı tam bir kriz fırsatçılığıdır.
Hükümette “100 günde yapacaklarımızı açıklayalım” diyerek şimşekleri üstüne çeken ve aslında siyasi bir risk de üstlenen YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı ise dün meselenin bir başka boyutuna dikkat çekti.
Hayat Pahalılığı ödeneğinin bütçede yaratacağı büyük açığı görerek CTP’nin bundan ürktüğünü dile getiren Arıklı, CTP’nin hükümetten bunun için kaçtığını söyledi.
Arıklı’yı eleştirelim, YDP’yi yerden yere vuralım ama bir parti hükümette olmamak, bakanlık koltuğunu bırakmak pahasına neden böyle davranıyor?
Bunu da anlamaya çalışalım.
Bir bakanlık koltuğu için kırk taklanın atıldığı siyaset sahnesinde Arıklı neden bu riski göze aldı?
Çünkü sokaktaki tepkiyi gördü.
İki aylık hükümet süresi gerçekleri önümüze koydu. Artık öyle “acelesi yok önümüzde daha beş yıl var” diyerek sorunları zamana yayamayız.
Bugüne kadar hakim olan bu anlayış değişmeliydi. Kimilerinin hükümete dayatma diye nitelediği “100 gün programı” işte bunun için önemlidir.
Çünkü iktidarda kim gelirse gelsin artık vatandaşın aylar yıllar boyu sorunların çözülmesini beklemeye tahammülü yoktur.
Muhalefette büyümeyi, elini taşın altına koymayarak güçlenmeyi hedefleyen CTP’ye de bir çağrı yapalım.
Bu ülkenin en büyük ikinci partisi bugün değilse ne zaman sorumluluk üstlenecek?
Artık mızrak çuvala sığmıyor. Vatandaş gerçekleri görüyor.
Şunu unutmayalım. Şu an yıpranan sadece hükümetteki partileri değil. Ana muhalefet de bal yapmayan arı gibi kaçak güreştiği sürece en az hükümetteki partiler kadar inandırıcılığını kaybediyor. Bizden söylemesi…