ALLEM GALLEM MANSURA

Bu sözcüğü 1964 ‘te yaşayanlar çok iyi bilirler ve yorum yaparak eski günlere giderler .

Bu sözcüğü 1964 ‘te yaşayanlar çok iyi bilirler ve yorum yaparak eski günlere giderler .
İçinde bulunduğumuz ortam tam da allem galem Mansuralık .
Sorunlar arttığı oranda , değişik şekillerde , çözüm önerileri ortaya atılmakta ve kafalar daha da karışmakta .
Tabii bu öneri sahipleri de akademik kariyerleri olmayan filozoflarımızdır .
Sosyal medyada bunları , her Allahın günü görüp ya okumaya değer buluruz ya da güler geçeriz .
Filozof konusunda , bir hayli zengin bir konumdayız .
Bunu belirttikten sonra . Sırayla konuları ele alarak irdelemeye başlayayım .
Dilerseniz , batı bölgesinin altını olarak nitelenen narenciye ve narenciyeciden başlamak istiyorum .
Narenciye ve onun kopmaz bir mütemmim cüzü olan narenciye üreticileri , uzun bir müddetten beri yoğun bakımda .
Suni olarak yaşatılmaya çalışılmakta .
Her geçen gün değil , her geçen saniye içerisinde narenciyeyi ve üreticiyi ayakta tutan ve narenciye bahçelerini besleyen tüm girdi maliyetlerinin , geldiği rakamlar karşısında . Sudan tutun da gübre , ilaç , sürme , budama vs için harcanan maliyetleri , ürün fiyatları ile karşılamak mümkün değildir . Bu iş cambazlıkla da olmuyor .
Buna bir de elektrik maliyetleri eklendiğinde , narenciye sektörünün ayakta kalması imkansızlaşmıştır .
Ürün bedellerinin , gerçek değerinde olmaması , bu çarkın dönmesine engel teşkil etmektedir .
Son destek ve teşviklerin beklenenin altında olması da üreticideki tansiyonu daha da artırmıştır .
Memlekette her sektör , sorunlarına sahip çıkarak , yollara sokaklara inmiştir .
Galiba sıra narenciyecilerdedir .
Unutulmasın ki , kim olursa olsun , sorunlarına sahip çıktığı oranda sorunlarını giderir .
Narenciye üreticisi , sabırlı ve ağır başlı bir konumdadır .
Fesini başına giyerse , onu hiç kimse durduramaz .
Efendim .
“Kıbrıs Cumhuriyetine “ geri dönelim ( ortaklık cumhuriyeti ) söylemleri tekrar nüksetmiş durumda . Hatırlanacağı gibi , Annan Planını reddeden karşı tarafın tutumu karşısında , bu görüş ortaya atılmış . Halkta ve dışta değer bulmadığı için saman alevi gibi sönüp gitmişti .
Şimdilerde bu saman alevi , tek taraflı olarak yeniden yakılmağa çalışılıyor .
Tek taraflı diyorum , çünkü Ortaklık Cumhuriyetinin ayaklarının birini Türk Halkı , diğerini de Rum Halkı oluşturuyordu .
Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluş antlaşmaları , iki halk tarafına referanduma sunulsaydı . Belki de Rum tarafı , Annan Planı gibi ret kararı çıkarırdı . Bunu niye belirtiyorum ?
Ortaklık Cumhuriyeti “ Enosise giden bir köprü “ olarak kabul edildiği için .
Zaten üç yıl dolmadan , kurucu ortak olan Kıbrıs Türk Halkının siyasi eşit haklarının . Anayasadan 13 maddesini çıkarmak sureti ile ortadan kaldırmak teşebbüsü sonucunda , 63‘ te Kıbrıs olayları çıkmadı mı ?
Tabii gelinen siyasi ve coğrafi konjoktürde karşı taraf “ Enosise giden köprü “ olarak bunu tekrar kabul eder mi ?
Köprülerin altından çok sular aktı .
O istenilen Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde , binlerce Türk şehit , bir o kadarı da kayıp olarak arşivleri doldurmaktadır .
Bence bu görüşler , Ütopyalık olmaktan öteye geçemez .
Ortada bir Türk Devleti ve bir Türk Halkı var . Tekrar topluma dönmek mümkün mü ?
İçte sıkıntılar zaman içerisinde giderilebilir . Fakat dışta kaybettiklerimizi geri almak mümkün değil . Bunu tarih yazmadı .
Sn. Özersay , sineyi millete dönmek için istifasını verdi . Öyle görülüyor ki iktidar partileri başka siyasi çıkmazların yaratılmaması için bunu oylamada reddedecek .
Halkın Partisinin diğer iki bayan milletvekili , Ayşegül Baybars ve Jale Refik Rojers , 6 maddelik bir açıklamada bulunarak . Meclisi sahipsiz , halkımızı yalnız bırakmayacağız ana ilkesinden hareket ederek , vekillikten istifa etmediler .
HP’nin bu iki vekil için ilerleyen günlerde vereceği kararı kamu oyu merakla beklemektedir .
Tüp gaz 255 olmuş . Fısıltı gazetesinde , 355 olarak lanse edilmişti .
Bu işler de galiba , biraz kaybettirilen eşek hikayesine döndü mü ne ?
Bu haber 3518 defa okunmuştur

:

:

:

: