Pandemi ile başlayan , Rusya Ukrayna savaşı ile tırmanan enflasyon nedeni ile har alanda fiyat artışlarının ve pahalılığın arttığını ve önüne geçilmez bir tırmanış içinde olduğunu hep birlikte yaşayarak görüyoruz .
Enflasyon rakamlarının küçük olduğu dönemlerde , bu maaşlara yansıtılarak bir nebze pahalılığın önüne geçilmeğe çalışılmaktadır .
Fakat enflasyonun iki rakamlı , üç rakamlı hale geldiği zamanlarda , bunun önüne geçmek mümkün değildir . Ülkemizde durum bu .
Bunun tek çaresi , artan hayat pahalılığı oranında maaşlara ve emekli birikimleri karşılığı alınan emekli maaşlarına yansıtılarak , hayat pahalılığının önüne geçilmeye çalışılmaktadır .
Pandemi , döviz, ve savaşın getirdiği yüksek enflasyonun yarattığı hayat pahalığını sadece bu yöntemle durdurmak veya önlemek mümkün değildir .
Pahalılığı , dağın tepesine tırmanan bir tavşana benzetirsek . Onu yakalamaya çalışan av köpeği de peşinden , arkasından dağa tırmanmaktadır .
Bu kovalamacanın sonunun gelmesi , mümkün değildir .
Belirlenen ve ödenen hayat pahalılığı ödeneği , daha çalışan ve emeklinin cebine girmeden , tüketim maddelerinin satış fiyatlarındaki etiketlerdeki fiyatları gelen hayat pahalılığı artışından en az üç katı daha yükselmektedir .
Verilen hayat pahalılığı miktarı daha tüketicilerin cebine girmeden eriyip gitmektedir .
Bu ayni zamanda özel sektörde çalışan ve asgari ücretle talim eden çalışanların asgari ücretlerinin artırılmasında da ayni durum söz konusudur .
Bu uygulama , sonu gelmeyen bir kovalamacaya dönmüştür .
Bu yöntemle sadece bunun önüne geçmek mümkün değil .
Fiyat artışlarının önüne geçecek başka önlemlerin de alınması kaçınılmaz hale gelmiştir .
Bu konuda Ticaret Odasının yapmış olduğu öneriler var .
Siyaset kurumu bu konuda fiyatların tırmanmasının önüne geçecek idari tedbirler alabilir .
Temel gıda maddelerinin fiyatlarına sınır konabilir .
Buna halk dilinde narh da denmektedir . 80’li yıllarda bu uygulamalar ülkede uygulanmıştır .
Serbest piyasa ekonomisi , kapitalizmin kulağa daha tatlı gelen başka bir ismidir .
Kapitalist sistemin dayandığı iskelet .
“Bırakınız yapsınlar . Bırakınız geçsinler ” mantığına dayamaktadır .
Sistem kendi içerisinde panzehirini de bulup uygulama alanına koymuştur .
Bu çağdaş kooperatifçilik ile “bırakınız yapsınlar , bırakınız geçsinler” mantığı ile halkı ezen sistemin önüne geçilerek . Halk bu rezil ekonomik sistemden bir nebze kurtarılmaya çalışılmıştır .
Dünyanın iki kutuplu olduğu dönemde bile Kooperatifçiliğin fonksiyonu kapitalist sistem karşısında çok önemli işlevler yaparak , halk bu sistem altında ezilmekten kurtarılmıştır .
Çok kutuplu dünyada ise , Kapitalist sistem üzengisiz dört nala halkı ekonomik yönden ezmeye devam etmektedir .
Bizde geçmişte çok güçlü kooperatifler vardı .
Sömürge ve Cumhuriyet döneminde 11 yıllık esaret döneminde . Kıbrıs Türk Halkı oluşturmuş oldukları kooperatiflerle ayakta kalmayı başardı .
Bunları ben de yaşadım . Alış veriş yaptım .
Gerek bu köşemde , gerekse de ADA TV ‘deki programımda kooperatifçiliği hep gündeme getiriyorum .
1972 yılında , Rahmetli Ecevit Başbakan iken , hayat pahalılığının önüne geçmek için bizi örnek alarak , Türkiye’nin dört yanına gıda tanzim kooperatifleri ile halk ekmek fırınları oluşturarak , hayat pahalılığı rakamlarını aşağıya çekmesini bilmişti .
Bizde de , akabinde gıdada bir çok kooperatifler kurulmuş , tüm belediyelerimiz , halk ekmek fırınları oluşturup , yurttaşların beslenmeleri için fiyatları aşağıya çekmişlerdi .
2000 ‘lerin başında ne hal ise bunlar ya batırılmış ya de kapatılmıştı .
İngiltere Kapitalizmin anası . Fakat çok güçlü kooperatiflerle kapitalizmi dizginlemeyi becermişlerdir .
Biz niye beceremiyoruz ?
Niye bu kısır döngüde ısrar ediyoruz ?