İskele’de yaşanan çevre felaketi ve yaşanan kirlilik Star Kıbrıs da dahil olmak üzere ülke gündeminin ilk sıralarında yer alıyor.
Ne yazık ki göz göre göre turizm ülkesinde denizlerimizi girilemeyecek noktaya getirmeyi başardık.
Peki bu konuda suçlu kim?
Şapkamızı önümüze alıp düşünmemizin zamanı geldi de geçiyor bile…
İçişleri Bakanı Ziya Öztürkler’in girişimiyle dün Long Beach Sahili kanalizasyon ve atık su sorunu masaya yatırıldı.
Bakan Öztürkler, “İskele Sahili ve denizinin cazibesini korumak hem devletin güçlenmesi, hem de bölge işletmelerinin desteklenmesi ve milli gelirin artırılmasında çok önemli bir yere sahiptir” diyerek bu meselenin ekonomi için de ne denli önemli olduğunun altını çizdi.
Zira denizlerine girilemeyen İskele’de yapılan inşaatlar nasıl satılacak? Yıllardır yapılması gereken arıtma tesisleriyle ilgili ipe un seren inşaat şirketlerinin bunu düşünmesinde fayda var.
Denizimizi korumazsak bundan herkes zarar görür.
Elbette meselenin kısa ve uzun vadede çözüm yolları var.
İçişleri Bakanı Ziya Öztürkler dün belediye ve kaymakamlığın koordinesinde tüm paydaşların yer alacağı bölgesel bir komite kurulması için bastırdı.
Umarız İskele Bölgesi kanalizasyon ve atık su arıtma sistemi projesi bir an önce hayat bulur.
Aksi halde İskele’yi bugünkü konumuna getiren günahkar şirketler, emlak satış ilanlarına “deniz kenarında ev satıyoruz ama denize sadece bakabilirsiniz, giremezsiniz” diye yazmak zorunda kalacaklar.
Aslında Fasıl 96 Yasası’na göre de bu şirketler, yapılan yüzlerce konutluk sitlere her türlü arıtma tesisini yaparak gereken önlemi almalıydı.
Ancak onlar yasanın etrafından dolanmayı tercih etti.
Geçtiğimiz günlerde İskele’nin içine eden bir şirketin, sadece bir asgari ücret ceza ödeyerek yarattığı kirlilikten nasıl sıyrıldığına üzülerek tanık olduk.
İskele’de yaşanan kirliliğin önlenmesi için alınan önlemlerin yanısıra verilen cezaların da yeterli olması gerekir.
Bunun başka çaresi yok. Bizden söylemesi…