İstanbul’un işgali ile Anadolu’nun işgal hareketi , resmen başlamıştı .
“Geldikleri gibi giderler” dedi kimseyi inandıramadı .
Hükümette güvendiği nazırlara konuyu aştı , hayretle baktılar . Umutsuzluk umuda dönüşmedi .
Milli bir mücadelenin boşuna gayret bir hareket olacağı kanısı içerisinde idiler.
İşgal donanmasının topları saraya karşı çevrilmiş , itilaf devletleri tüm kıyı şeritlerini işgal etmişlerdi .
Sarayda tek bir yüksek rütbeli asker , bu heyecanlı ve umut dolu görüşe güvendi ve ölünceye kadar da bu hareketin içinde oldu .
Bu milli duygu ve hareketle yüklü kişi , Mareşal Fevzi Çakmak’tan başkası değildi .
Ölünceye kadar da bu ilişki Yüce Ata ile devam etti .
Üç sene gibi kısa bir dönemde , Türk ulusunu örgütleyerek . Şimdi AB’ni oluşturan ülkeleri hallaç pamuğu gibi savurarak , barınacakları yeri Akdeniz olarak göstermişti .
İtilaf Devletleri , bu yenilgiyi hiçbir zaman kabullenemedi .
Barış görüşmelerinde , nasıl olsa bunun hesabı sorulacak , masada mevcut korunacaktı .
Sevr’cilerin hesap kitap işleri buydu .
99 yıl önce dün gibi .
İsviçre’nin Lozan kentinde . Barış görüşmelerine taraflar çağırıldı .
İtilaf Devletlerinin karşısına , Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü .Yeni Türkiye Cumhuriyetini temsilen , Lozan’daki görüşme masasındaki yerini maiyeti ile birlikte aldı .
Ufak tefek bu adamı , nasıl olsa görüşme masasında alt ederiz mantığı ile masaya oturan “ tek dişi kalmış “ canavar . Avuçlarını ovuşturmakta idi .
Görüşmeler başladı .
İnönü , tek kelime ile Türkiye’nin tezini ortaya koydu .
“ İstiklal .“
Tek dişi kalmış canavar . Tek dişini göstererek , buna şiddetle karşı çıktı .
“İstiklal da ne demek oluyor “ diye .
Uzun müddet görüşmeler kesildi .
Küçük dev adam , Sevr’ciler karşısında çelikten bir lokma durumuna geldi .
Çiğneyemezler .
Nasıl olsa ikinci görüşmelerde bu işi bitiririz mantığı ile tekrar Lozan’a geldiler.
Fakat ikinci görüşmede , küçük dev adam daha da devleşti .
Ankara Hükümetinin sonsuz desteği ile masaya oturdu .
Bir bir , Ankara’nın tüm isteklerini kabul ettirerek . TC’nin tapusunu tüm dünyaya kabul ettirdi .
Düşman hem sahada . Hem de masada diz çökmüştü .
Bunu başaran . Koca Tepede , Türk Ordusunu yöneten Büyük Gazi idi .
Türk Ordusunun süngüsü Lozan’ı yaratmıştı .
Atatürk’ün diplomatik olarak dünyada kazandığı en büyük zaferdi .
1950 yılına kadar , resmi olmasa da Atatürk’ün talimatı ile 24 Temmuz törenlerle kutlanıyordu .
1950 ‘den sonra , Amerika’nın baskısı sonucu olsa gerek . Kutlamalara son verilmişti .
ABD , Lozan’da gözlemci idi .
Türkiye dostluk ve iş birliği anlaşması da yapılmış .
Fakat bu , ABD Kongresinde Yunan lobisinin baskıları ile onaylanmamıştı .
Bu olay , değişik algılanmış ve ABD’nin Lozan’ı imzalamadığı yollu yorumların yapılmasına da neden olmuştu .
Lozan’da çıkan tapu senedi , sadece Türkiye’nin bağımsızlığı açısından değerlendirilen bir olay olarak algılanmamalı .
Türkiye’nin tapu senedi , ayni zamanda KKTC’nin tapu senedi yolunda elde edilmiş müthiş bir diplomatik zaferdir de ayni zamanda .
24 Temmuz , Lozan’a giden yol yaşanmamış olsa idi . Varın siz düşünün adadaki Türklerin akıbetini .
Kıbrıs Türk Halkı , Lozan’la birlikte milli doğrultuda örgütlenip , bağımsızlık yolunda ilerleme kaydetmiş ve onu elde etmiştir .
Lozan , Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedi ise , Kıbrıs Türkleri açısından da bağımsız devlete giden yolda ilk diplomatik mihenk taşlarından en önemlisidir .
Nice 99 ‘lu yıllara . Anavatanla el ele , gönül birliği içinde .