İngiltere’nin yeni kralı olan III. Charles’ın 10 Haziran 2010 tarihinde Oxford Centre'daki İslami Çalışmalar Bölümü'nde yaptığı konuşma, “Müslüman mı oldu” yorumlarına neden oldu.
70 sene hüküm sürerek İngiltere’nin en uzun tahtta kalan hükümdarı II. Elizabeth’in vefatı ile İngiltere’nin yeni kralı olan III. Charles, 12 yıl önce yaptığı konuşmada, “Çevreyi korumak için İslam'ın manevi prensiplerini takip etmeliyiz” demişti. Çevrecilere hitap eden kral, “Dünyayı kurtarmak için İslam’ın izinden gidin” sözleriyle o tarihte büyük tartışma yaratmıştı. Bu sözler Charles’ın tahta çıkmasının ardından yeniden gündem oldu.
Oxford Centre İslami Çalışmalar Bölümü’ndeki ‘İslam ve Çevre’ konuşmasında, Charles, insanoğlunun dünyayı yok etmesinin bütün kutsal kitaplara, özellikle de İslam dinine aykırı olduğunu söyledi. İnsan ve doğa arasındaki bölünmenin sadece sanayileşmeyle ortaya çıkmadığını, insanın doğaya karşı tutumuyla da alakalı olduğunu belirten Kral, bunun da kutsal geleneklere ters düştüğünü belirtti.
Charles, Kur’an-ı Kerim’e ilişkin kendi yaptığı çalışmayla ilgili de derin bir konuşma yaptı ve Kur’an’ın insan ve doğa arasında ayrım olmadığını aktardığını anlattı. Charles, “Bu gezegeni çok iyi bir nedenden ötürü diğer canlılarla paylaşıyoruz. O neden de şu: Etrafımızı saran bu karışık yaşam ağında tek başımıza var olamayız. İslam her zaman bunu öğretti” demişti.
Bu sözler yeniden gündeme gelince Charles’ın İslamiyet’i seçtiği¬ iddiaları yeniden ortaya atıldı.
2018 yılında Robert Jobson tarafından yazılan Yetmiş Yaşında Charles: Düşünceleri, Umutları ve Hayalleri (Charles At Seventy: Thoughts, Hopes and Dreams) adlı kitap, Kral Charles’ın görüşleri hakkında önemli ipuçları veriyor.
Kitap Kral Charles hakkında şu bilgiler açığa çıkıyor: Irak Savaşı’na karşı çıktı. Avrupa ülkelerindeki burka ve peçe yasaklarına karşı çıktı. Bakanlara artık Orta Doğu’ya silah satmak için kullanılmayı reddettiğini söyledi. Kur’an’ı inceliyor ve bölgedeki liderlere yazdığı mektupları Arapça imzalıyor. Hristiyanlığın İslam’dan bir şeyler öğrenebileceğini düşünüyor.
Kitap, resmî bir biyografi olmamasına rağmen, Charles’ın ikametgahı Clarence House’un işbirliği ile yazılmış olması nedeniyle önemli.
Kitapta Charles’ın Filistin meselesinde sağlanacak siyasi bir çözümün uluslararası terörizm sorununun sonlandırılması için çok önemli olduğuna inandığı belirtiliyor.
Kitap, İngiltere’nin yeni Kralı’nın Kur’an okuduğunu da yazıyor.
Jobson, Charles’ın Fransa ve Belçika’da Müslüman kadınların kamusal alanlarda yüzlerini burka ve nikap ile örtmelerine getirilen yasaklara karşı çıktığını ve bunları kadınlara suçlu muamelesi yapan “insan hakları ihlali” olarak gördüğünü yazıyor.
Kral ayrıca bakanlara, Körfez ülkeleri ile sahip olduğu güçlü bağlantıları artık İngiliz şirketleri adına Orta Doğu’da silah satmak için kullanmak istemediğini söyledi.
Kitap, Kral’ın İslam ve Arap dünyası hakkındaki görüşlerini oldukça açık bir şekilde ortaya koyuyor ve İslam’a olan ilgisinin şimdiye kadar bilinenden daha derin olduğunu gösteriyor.
Jobson, Prens’in Kur’an okuduğunu, Arapça çalıştığını ve İslam’ı öğrendiğini yazıyor. Jobson ayrıca Prens’in Körfez liderlerine yazdığı mektupları her zaman ismini bizzat Arapça yazarak imzalıyor.
Jobson’a göre Kral, “İslam’ın hepimize dünyayı kavrama ve yaşama biçimini öğretebileceğini düşünüyor ve Hristiyanlığın bunu ne yazık ki kaybettiği için daha yoksun olduğuna inanıyor”.