Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl 20 Temmuz’da adaya geldiğinde bu ülkeye iki hediye sundu. Biri yeni Cumhurbaşkanlığı binası, diğer modern bir parlamento binası.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl 20 Temmuz’da adaya geldiğinde bu ülkeye iki hediye sundu. Biri yeni Cumhurbaşkanlığı binası, diğer modern bir parlamento binası.
O gün bugündür mesele siyasi bir polemik konusu yapılıyor.
Üç beş kişinin dün yaptığı eyleme bakınca bu ülkeye yapılan böylesi bir hizmetin bile nasıl siyasi tartışma konusu yapıldığını üzülerek görüyoruz.
Vay efendim böyle bir dönemde böyle bir inşaat olur muymuş, vay efendim halk perişanken böyle harcama olur muymuş?
Bir anda kıyamet koptu.
Beyler bir dakika. Söz konusu para bütçeden, vergilerden ayrılmıyor.
Bu kaynak direk Türkiye’den geliyor. Yani öyle bir yerlere ayrılan paranın harcanması gibi bir durum yok.
İngiliz döneminden kalma gecekondu gibi Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na tarihi eser muamelesi yapan bile var. Anlamak mümkün değil.
Daha birkaç ay öncesinde bu Meclis’in fiziki durum itibarıyla milletvekillerine çalışma imkanı vermediğini söylen vekiller yok muydu?
Ne oldu da şimdi zinhar böyle bir anıtsal yapıya karşı çıkıyorlar.
Hiç birbirimizi kandırmayalım. Yapılacak olan yeni saray ve parlamento binasına karşı çıkışın gerekçesi aslında bellidir.
Bunu açıkça itiraf edemeyenler meselenin etrafında dönmektedir.
Bu Saray ve parlamento binası Kıbrıs Türk devletinin köklerini güçlendirecektir.
Ancak bu devletin kökleşmesini istemeyenler, günün birinde Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında erimesini umut edenler bu iki anıtsal yapıya şiddetle itiraz etmektedirler.
Aslan yattığı yerden belli olur. Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Parlamento binası bizim bu ülkenin sonsuza kadar ayakta kalacağını ilan etmemizin bir başka yoludur. Sembolik anlamı çok kıymetlidir.
Son söz tasarruf sözünü dilinden düşürmeyenlere. Siz tasarrufu başka yerde arayın. Bu ülkenin vergilerini çar çur edenlere hesap sorun. İtibardan tasarruf olmaz. Bizden söylemesi…