Cumhuriyet dilimize Arapçadan geçen bir kelime. ‘Bütün halkın idaresi’ anlamına geliyor. Bu kelime ‘cumhur’dan yani halktan çıkıyor.
Cumhuriyet kelimesi, I. Dünya Savaşı’ndan evvel her yerde antipatiyle karşılanırdı.
Ünlü tarihçi İlber Ortaylı’nın anlattıklarına göre, o dönemlerde kibar bir muhitte krallar aleyhinde konuşmak, cumhuriyeti övmek sizin o toplumdan kovulmanıza dahi sebep olabilirdi.
Büyük devletler arasında bir tek Fransa cumhuriyetti. Bir de o zamanlar yükselen bir devlet konumunda olan Amerika Birleşik Devletleri bir cumhuriyetti. O da 18. yüzyıldan itibaren yeni yeni ortaya çıkıyordu.
Atatürk’ün Cumhuriyet fikri o yüzden fevkalade yenilikçi bir düşünceydi.
29 Ekim 1923’e, yani Cumhuriyet’in ilanına gelene kadar, ülkenin ne koşullar altında olduğunu bilmek şarttır.
Türkiye, I. Dünya Savaşı’ndan sonra çok şey kaybetmişti. Ülkenin bütün aydınları neredeyse yok oldu.
Bütün yüksek okulların, Tıbbiye’nin, Mühendislik Mektebi’nin sınıfları boşaltılmıştı.
Gençlerin çoğu şehit düştü. Anadolu’da en iyi zanaatkarlar, tarlaları süren çiftçiler, eli ayağı tutanlar öldü.
Savaşın sonunda bilindiği üzere mağlup olduk.
İngiltere lüzumlu gördüğü her yeri işgal ediyor, kendi işgal edemediği anda da sonradan savaşa giren taze kuvvet müttefiki Yunanistan’ı Ege’ye çıkarıyordu.
Kurtuluş Savaşı’nın ardından kafalar karışıktı. Bir tek Atatürk’ün kafası çok berrak ve netti.
Saltanat artık devam edemezdi. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet alan edildi.
99 yılda Türkiye Cumhuriyeti çok badireler atlattı. Ama kökleri öyle sağlamdı ki hiçbir fırtına cumhuriyeti yıkamadı.
Bugün Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıran Türkiye, yıllar içinde istediği gibi ilerleyemediği ekonomik kalkınma açısından da önemli bir hamle yapıyor.
İlk yerli otomobil TOGG sahaya iniyor.
Ancak haksızlık etmeyelim. Cumhuriyet’in ilk yıllarında 1926 yılında Anadolu’nun orta yeri Kayseri’de uçak fabrikası bile kuruldu. İhtiyaç olan malzemeler yurdun dört bir yanında o fabrikaya kağnılarla taşındı.
Hatta bu fabrika 1950 yılına kadar 130 uçak üretti.
Sonra ne mi oldu?
Marshall yardımları ve Türkiye'nin NATO üyeliği, Kayseri Uçak Fabrikasının da sonunu getirdi. Müttefiklerine göre artık Türkiye'nin uçak üretmesine gerek yoktu.
Türkiye’yi o dönem yönetenler de ne yazık ki bu düşünceye teslim oldu.
Kıssadan hisse şudur. Mustafa Kemal Türkiye’si öyle bir Cumhuriyet hedefi koydu ki, ölümüyle onun vizyonuna ulaşılmakta güçlük çekildi.
Cumhuriyetin ilk 15 yılında yaşadığı sıçrama bu ülkeye bir daha hiç nasip olmadı.
Bugün 100 yaşına dayanan bu ulu çınarın yaprakları olan bizler bir kez daha düşünelim.
Nerede hata yaptık? O hatayı nasıl telafi ederiz? Bu sorunun yanıtı yarınlara daha güvenli bakmamızı sağlayacak. Bizden söylemesi…