Elektrik meselesinde yine ne yazık ki korku tüneline girmek üzereyiz.
Hafta başından bu yana hükümete göre “bakım onarım” çalışmaları, muhalefete göre “akaryakıt yokluğu” vatandaşı karanlıkta bırakıyor.
Her gün ülke genelinden bölge bölge 4-5 saati aşan kesintiler halkı çileden çıkarıyor.
Açıklamalar peş peşe yapılıyor ama vatandaş neye inanacağını şaşırdı.
Ada TV’ye bağlanan CTP Milletvekili Salahi Şahiner, “Akaryakıt yok, zorunlu olarak tasarruf yapılıyor” diyor…
Başbakanlık , “Elektrik kesintilerinin nedeni bakım çalışmaları, yakıt eksikliği yok” açıklaması yapıyor…
KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Paşa ise Teknecik Elektrik Santrali’ndeki yakıt sıkıntısı doğrulayarak, “Ülkenin elektriksiz kalması gibi bir durum söz konusu değil” diyor…
Tüm bu açıklamaları dinleyen vatandaş ise “madem tüm önlemler alındı ben neden her gün 4-5 saat elektrik kesintisine maruz kalıyorum” diye soruyor?
Neredeyse dünyanın en pahalı elektriğini tüketen biz Kıbrıslı Türkler, ödediğimiz faturaların karşılığını neden alamıyoruz?
Elektrik meselesinde aslında tek çarenin Türkiye’den KKTC’ye denizaltından kabloyla elektrik getirilmesi olduğu biliniyor.
İktidarıyla muhalefetiyle herkes bunun üzerinde birleşiyor. Ancak bir türlü yeterli irade gösterilemiyor.
Çünkü başta Kıb-Tek’te örgütlü sendika olmak üzere bir takım çevreler buna izin vermiyor.
Çünkü elektrik krizi, görevde bulunan hükümetlerin üzerinden silah gibi kullanılıyor.
Türkiye’den KKTC’ye elektrik projesi aslında 16 yıl gecikmiş bir proje.
O projenin kahramanı Safa Grup Şirketlerinin Başkanı Ali Özmen Safa idi.
Safa, 2003 yılında Kıbrıs’a gelmeden önce Londra’nın finans sisteminde halka açık bir şirketi olan, kendini kanıtlamış bir işadamıydı.
Kıbrıs’a geldiğinde verdiği mülakatlarda “Yatırım için ne kadar getirdin” sorularına, “Dünyada şu anda paradan daha bol şey yok. Para bulmak kolay. Ben paradan daha önemli bir şeyi, uluslararası alandaki tecrübemi getirdim” demişti.
Ama çok geçmedi. Ali Özmen Safa da Kıbrıs’ın İngiltere olmadığını, iş yapmak isteyen insanın ayağına nasıl çelme takıldığını acı tecrübelerle öğrendi.
Büyük bir vizyon ortaya koyarak Kıbrıs Türk Hava Yolları için 50 milyon dolar teklif etti. Ama ihaleye girmesi bile engellendi.
Türkiye’den Kıbrıs’a elektrik getirilmesi projesi de Ali Özmen Safa tarafından hazırlanan en önemli projelerden biriydi.
Ancak ne yazık ki dönemin Maliye Bakanı Ahmet Uzun projeyi engelleyerek bugün herkesin şikayet ettiği noktaya gelmemize sebebiyet verdi.
Safa o günleri şöyle anlatıyor:
“2006 yılında Türkiye’de bu konuyla ilgili teknik uzmanlar buldum. Bu uzmanların bu konuda uluslararası tecrübesi vardı. İstanbul’da Ticaret Merkezi’nde ofis tuttuk. Üzerinde 9 ay çalıştık. Her türlü detayı planladık. Bazı yerlerde elektriği getirecek kablo gömülecekti. Bazı yerlerde zeminde kalacaktı. Nasıl bir kablo hazırlanacağına ilişkin çalışmaları bile yaptık. Hollanda’da üretilecek bir kablo üzerinde karar verdik.
En sonunda projeyi netleştirdik. Yaptığımız fizibilitede Türkiye’den elektriği buraya getirip, burada üretilen elektrikten daha ucuza satacağımızı gördük.
Bunun bir ucu Silifke’de olacaktı. O dönemin Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan ile gidip görüştüm. Bu elektriği Türkiye’den getirmek konusunda onay aldım.
Projenin adına “Barış enerjisi” diye isim verdik. Şu anda üretilen elektrik kirlilik yaratıyor. Benim projem şu anki hava kirliliğini bitirirken, Güney’e de satılacak elektrikle barışa da enerji verecekti. Proje Türkiye, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs ve Orta Doğu’yu birbirine bağlayacaktı.
Bunun siyasi sonuçları da olacaktı. Bu sonuçları öngörerek Türkiye’de Başbakan Erdoğan’dan sonra burada da Başbakan Ferdi Sabit Soyer ile görüştüm. O da onay verdi.
Benim teklifim şuydu. Ben bu enerji köprüsünü kuracağım. Türkiye’de enerji alanında değişik opsiyonlar, değişik fiyatlar vardır. İsterseniz Avrupa’dan Türkiye üzerinde elektrik getirirsiniz. Yani o köprüyle sadece Türkiye’ye değil, dünyaya bağlanma olanağı vardı.
O zaman Teknecik ve Aksa vardı. Aksa’nın kontratı 2008’e kadardı. Eğer bir tazminat verilecekse Aksa’ya tazminatı verip kapatacaktık. Teknecik’i ise satın almaya hazırız dedik. Türkiye’den gelen elektrik Teknecik’e gelecekti. Türkiye’den getirdiğim uzmanlarla Teknecik’te inceleme yaptık. Bize destek verdiler. 7 gün boyunca Teknecik’teki eksiklikleri tespit ettik.
Bu incelemenin sonunda teklifimizi dönemin Maliye Bakanı Ahmet Uzun’a sunduk.
Her biri 100 megawatlık olmak üzere toplam 300 megawatlık üç hat oluşturacaktık. Türkiye’de de elektriği buraya nakledecek bir istasyon kurulacaktı. Fazla olan elektriği zaman içinde Rum tarafına satacaktık. Bu barışın da enerjisi olacaktı.
Ahmet Uzun’a verdiğimiz teklifte “finansı biz sağlayacağız” dedik seçenekler sunduk.
Türkiye’de getirdiğimiz elektriği biz alalım getirelim, bir fiyat sunalım. Bizim sunacağımız fiyat kendilerinin maliyetinden daha aşağı ise kendilerinden alım garantisi istedik. Benim sunacağım fiyat daha yukarıdaysa garanti istemiyorum dedim. Ama her türlü fizibiliteyi yaptığımız için emindik. O yüzden bunu teklif ettik. Bir seçenek buydu.
İkinci seçenek şuydu. Biz bu köprüyü kuracağız her kilovat başına kendilerinden bir ücret talep edeceğiz. Bu elektriği devlet satın alabilir bize sadece bir yol parası vererek getirebilirdi. Hatta bizim projemiz zaman içinde bir yap-işle-devret modeli olabilirdi. Bunu da yapmaya hazırız dedik.
Üçüncü seçenek olarak ben bunu kurarım dedim. Ne ben getiririm, ne devlet getirir. Devlet ihaleye çıkar. Hangisi daha ucuza getirirse o getirir.
Bütün seçenekler de fiyat Kıbrıs’taki maliyetlerden daha aşağıdaydı.
Hatta son olarak “dördüncü bir seçenek varsa bize sunulsun, üzerinde çalışılsın, size dönelim” dedik. Bize dendi ki o zaman “bizim Teknecik’te Aksa’da mesuliyetlerimiz vardır. Bu işe giremeyiz” dendi. Benim anladığım bu işi yapmak istemediler. O yüzden bizi reddettiler.
Kıbrıs böylece 16 yılını kaybetti. Bugün hala Türkiye’den elektrik getirmeyi konuşuyoruz. Gerekli irade gösterilseydi elektrik 16 yıl önce getirilebilirdi. Yılda 6 milyon kilowatsaat elektrik getirecektik. Bütün Kıbrıs’ın elektrik ihtiyacı karşılanacaktı. Ama ne yazık ki bunu fırsatı heba ettiler.”
Ali Özmen Safa’nın tarihe düştüğü anekdot kelimesi kelimesine böyle.
Bugün yaşanan elektrik krizi karşısında ah vah edenler, timsah gözyaşı dökenler da bu yazıyı okuyup nerede hata yaptık diye günah çıkarmalılar.
Çünkü ülkenin elektrik sorunu 16 yıl önce çözülebilecekken göz göre engellendi.
Kısaca bugün elektrik krizi karşısında eleştiri yapanlar önce içindeki bulundukları siyasi akımın özeleştirisini vermeli. Yola öyle devam edilmeli. Bizden söylemesi…