Meclis’te dün bir grup aktivist, Genel Kurul devam ederken 'Ahmet Ünsal görevden alınsın’ yazılı pankart açınca ortalık karıştı. Meselenin şüphesiz birkaç yönü var.
Ahmet Ünsal Hoca’nın tartışmalı kayıtta söylediklerini kabullenemeyeceğimiz açık ve nettir.
Bir başka nokta ise hükümetten bu konuda yapılan “Soruşturma” açıklamaları. “Bir var, bir yok” denmesi de devlet ciddiyetiyle bağdaşmıyor. Bu da doğru.
Ama tüm bunlar dün Meclis’te yaşanan curcunaya mazeret olamaz.
Meclis bir devletin kalbidir. Bu halk yetki verdiği milletvekillerinin Meclis’te sorunlarına çare bulmasını bekliyor. Milletin sorunları ve çözüm önerileri tartışılırken de vatandaşın asgari bir seviye ve ciddiyet beklemeye hakkı var.
Ahmet Ünsal hocayla ilgili tartışma ne olursan olsun, Meclis’te açılan pankart ve yaratılan taşkınlığı kabullenmek mümkün değil.
Önce şu sorunun yanıtı verilmeli. Bu insanları Meclis’e o pankartla kim aldı?
Bazı milletvekillerinin pankart açıldığında cep telefonlarıyla o anı “ölümsüzleştirme” çabaları, bize bu konuda bazı ipuçları veriyor.
Peki artık bundan böyle her eline pankartı alan Meclis’e girip istediği sloganı atabilecek mi?
Bu olursa Meclis’te çalışma ciddiyeti ve disiplin nasıl sağlanacak?
Dün Meclis’i panayır yerine çeviren her kimse, çok kötü bir yol açtı.
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, muhalefete yüklenerek “Bu şov için bu ortamı hazırladınız. Tebrik ediyorum sizi. Güle güle kullanın. Bundan sonra artık Meclis'te bu protestolara şahit olacaksınız... Meclis’i bu tip şovlara alet ettiniz, yazıklar olsun size” diyerek haklı bir tepki gösterdi.
Öyle ya. Eğer Meclis isteyen herkesin elini kolunu sallayarak isteği eylemi yapacağı bir yer haline gelirse, nasıl çalışma huzuru sağlanacak?
Şurası gayet net. Meclis dün yaşananlardan ders çıkarmalı.
Halk Meclis’te sorunlarına samimi bir şekilde çare arayan milletvekilleri görmek istiyor. Bir yıl önce seçip yetki verdiği 50 milletvekiline de şöyle sesleniyor: “Meclis’i panayıra çevirmeyin. Bunun ülkeye faydası olmaz.” Bizden söylemesi…