Ülkemizin bütçe rakamları, içinde bulunduğumuz durumun çok da iç açıcı olmadığını ortaya koyuyor.
2023 yılında toplam giderler 35 milyar 850 milyon TL olarak hesaplanıyor. Gelirimiz ise 32 milyar 800 milyon TL.
Evdeki hesap çarşıya uyarsa bütçe açığımız şimdilik 3 milyar 50 milyon TL.
Bir başka ifadeyle yüzde 9 oranında açık var.
Peki bu açık nasıl kapanacak?
Her zaman olduğu gibi Türkiye’den gelen yardımlar ve bankalardan borçlanarak kapanacak.
Peki gelirlerin artırılması için bir çare düşünülüyor mu?
Mesela kayıt dışı ekonominin üzerine gidilecek mi?
Ya da gümrük ve vergi dairesinin işleyişi daha verimli hale getirilerek, vergi gelirleri artırılacak mı?
Hakkını yemeyelim. Maliye Bakanlığı kağıt üzerinde bunlarla ilgili önemli hedefler de ortaya koydu.
Ancak şunu artık itiraf edelim.
Gelirlerinin neredeyse yüzde 80’ini kamu maaşlarına ödeyen bir devlet öyle kolay kolay bir yaraya derman olamaz. Çünkü tüm yoğunluğunu maaş ödemelerine verir.
Biz yıllardır, 13 maaş, hayat pahalılığı artışı, asgari ücret artışı, ek mesai derken büyük fotoğrafı gözden kaçırdık.
“Ödendi, ödenemedi, geç ödendi” tartışmaları yapılsa bile devlet bugünün şartlarında bir şekilde kamuda maaşları ödüyor.
Peki ya gelecekte ne olacak?
Bundan 10 yıl sonra bizim çocuklarımız bu maaş düzeninde bu ülkede hayata tutunabilecek mi?
Yoksa artık kamu da ağzına kadar dolup taştığı için, çocuklarımız bu verimsiz ekonomide göç etmek zorunda mı kalacaklar?
Devlet artık sadece maaşları ödemekle yükümlü bir bütçe yapan anlayışı terk etmek zorunda. Çünkü böyle bir anlayışla kalkınmanın imkanı yok.
Yaşanan bu enflasyonist ortamda öyle görünüyor ki, bu yılki bütçe de tıpkı geçen yılki bütçe gibi delik deşik olup yamalı bohça olmaya aday.
Mali disiplin açısından bakış açımızı değiştirip ve yeni bir vizyon ortaya koymadıkça bu şekilde düzlüğe çıkamayız. Bizden söylemesi…