Türkiye’den KKTC’ye getirilmesi planlanan kabloyla elektrik yine gündemin ilk sıralarında.
Dün Ada TV’ye telefonla bağlanan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, “Kabloyla elektrik AKSA ile sözleşmeyi yenilemek için gündeme geldi” eleştirilerine yanıt verdi. “Bu süper zeka arkadaşlar kabloyla elektriğe karşılar mı değiller mi onu söylesinler önce” diye çıkışan Arıklı şu açıklamayı yaptı:
“Kabloyla elektrik maliyeti 400 milyon dolar. Buna yapacak başka firma var mı? Şu anda üretimi yapan AKSA. 2024’e kadar üretim devam edecek. Bunun sözleşmesini ben yapmadım. Her ne pahasına olursa olsun kabloyla elektriğin enterkonnekte bir şekilde gelmesini istiyoruz. Buna açıkça karşı çıkamayanlar suyu bulandırmaya çalışıyor. Umurumuzda değiller. Hangi şartlarda görüşme yaptığımızı bilmeden eleştiri yapıyorlar.”
Arıklı’nın hemen ardından telefona bağlanan Özersay ise “Zamanında elektrik kurumuna yatırım yapılsaydı bugün AKSA ile masaya daha güçlü oturulabilirdi. Sıkıntı buradadır. Sayıştay raporları var. AKSA ile zamanında yapılan sözleşmenin devletin zararına olduğu ortaya konmuştur. Kabloyla elektrik konusuna ihaleye çıkılması gerekmez mi? 400 milyon dolarlık bir yatırım söz konusuysa bunu AKSA ile yapılmasına nasıl karar verildi?” diye sordu.
İşin bir de bir başka boyutu var. AKSA bu memlekete nasıl geldi? Ya da 2024’e kadar uzayan o sözleşemeye imza nasıl atıldı? Kabloyla elektrik meselesini biz çok daha önceleri çözemez miydik?
Zaman zaman yazıyoruz. Ama eskiler ne demiş? Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Yani insan unutur. O yüzden bir kez daha hatırlatmakta fayda var.
AKSA 2008 yılında CTP ile bugün hala daha yürürlükte olan o sözleşmeyi imzalamadan önce gönderilebilirdi. Bu işi yapacak kişi de Safa Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özmen Safa idi.
Yani bugün herkesin eleştirdiği o sözleşme hiç imzalanmayabilirdi? Nasıl mı? Sözü burada Ali Özmen Safa’ya bırakalım:
“2006-2007 yılarında Türkiye’de kabloyla elektrik projesini ortaya koydum. Ben analiz ettiğimde AKSA’nın kontratı 2008 yılında bitiyordu. Yani AKSA’ya ihtiyaç kalmayacaktı. Gerekirse tazminatını da verip AKSA’yı gönderebilirdik. Yanılmıyorsam ihtiyaç 120-160 mega watt olacaktı. Biz 200 mega watt bir çalışma yaptık. Bu KKTC’nin enerji ihtiyacının üzerindeydi. İstanbul Ticaret Merkezi’nde 10 kişilik uluslararası bir takım kurduk. Bu takım 2 ayrı çalışma yaptı. İhtiyaç nedir, fizibilite nedir, kaynağı nereden ve nasıl bulacağız gibi…Hatta biz daha ileriye gittik, Anamur ve Kıbrıs arasındaki derinliği de ölçtük. Ne kadar hesaplı olacaktır, kabloları nereden alacağız, kaça mal olacaktır bunlar hep yapılmıştır. İki ayrı proje yapıldı. Bunların yapılabileceğinden emin olduğum zaman dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu aldım ve ondan izin istedim. O da izin verip yapabilirsiniz dedi. Bunun üzerine KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer’e gidip ondan da izin aldım. Tüm izinleri aldıktan sonra KKTC’de merkezimizi kurduk ve çalışmalara başladık. Ancak dönemin Maliye Bakanı Ahmet Uzun’un ve Kıb-Tek üzerine çöreklenen bir takım güçlerin engeline takıldık…”
Sözün özü bugünü tartışırken geçmişte yaşananları da unutmamak gerekir. Bugünü eleştirenler dünün hesabını vermeden bunu yapamaz. Bizden söylemesi…