14 Mayıs 2023‘ te yapılacak Türkiye’deki genel seçimlere , ortalama 100 gün kala .
Batıdan , gerek siyasilerden , gerekse de medyadan , çok büyük müdahaleler olmaya başladı .
AKP iktidarının , NATO ile ilgili İsveç kararından sonra , bu müdahalelerin dozu artmaya devam etmekte .
Türkiye ile Batının ve NATO’nun ballı yağlı yılları , 1964’e kadar pürüzsüz , muhabbetli bir şekilde devam etmişti .
Muhabbetin kaynağı da , NATO şemsiyesi altında , Türkiye’yi Milli Misak sınırlarına hapsetmek ve o sınırların dışına çıkmasını engellemekti .
O dönemde , Ege sorunları da bu muhabbet çerçevesinde idare-i maslahat
özdeyişi ile buz dolabında bekletilmesi tercih edilerek . 1964 yılına kadar daha da artarak geliverdi .
O dönem , bölgede Türkiye’nin menfaatleri değil de , ABD’nin çıkarları ön planda tutuldu . Bu da NATO ittifakı adı altında , Türkiye’ye dayatıldı .
Türk Halkı , Amerika’ya çok inanmış ve güvenmişti .
Verilen vaatlerde .
Türkiye “Küçük Amerika “ olacaktı .
Ülkenin , Amerika gibi olmasını kim istemez ki ?
Türkiye’ye yapılan yardımların tümü , bağımlılaştırmak gayesini güttü . Atatürk’ün her yönü ile bağımsız kıldığı Türkiye’yi , Amerikan yardımları ile bağımlı hale getiren Amerika “Küçük Amerika “ yerine , büyük eyalet yapacak her türlü programı uygulamış ve bunda da başarılı olma yönünde adım atmıştı .
Her türlü savunma sanayine sahip olan Türkiye , mermiye kadar muhtaç edilmişti .
1964‘ te bunun acı gerçeği meşhur Jhonson Mektubu ile ortaya çıkınca . On iki senelik muhabbetin ardından , Türkiye’nin ayağı yere bastı . Kendi kendine yeterli olmanın çarelerini aradı ve buldu .
Batının hoşnutsuzluğu , bundan olsa gerek .
Çünkü Batı , hiçbir NATO üyesi ülkenin , ulusal çıkarlarını korumak ve kollamasından yana değil .
NATO teşkilatına hükmeden birkaç ülke , ki bunların başında , Amerika gelmektedir .
14 Mayıs 1950‘de iktidara gelen Menderes’i , ayni ayın 1960 yılında darbe yaptırarak ipe gönderdi .
Çünkü Menderes , ABD tarafından kandırılmış ve bu durum karşısında soğuk savaş olmasına karşın , Haziran 1960‘ta , bir Nato üyesi olan Türkiye’nin Başbakanı , resmi ziyaret için Moskova’ya gidecekti .
Gidemedi .
Şimdi Batı ve Amerika , ayni senaryoyu değilse bile , seçimlere olmaması gereken bir şekilde müdahalede bulunuyor ve her gün bunun dozu artarak devam ediyor .
Bu müdahaleler , AKP ve liderini , yıpratmaktan ziyade , ekmeklerine yağ bal sürüyor .
Geçen Cumartesi günü , Cumhurbaşkanı Sn. Ersin Tatar’ın himayelerinde “İpeğin Kıbrıs’ta yeniden doğuşu “ konferansı AKM’de yapıldı .
Çağrılı idim . Mazeretim olduğu için konferansa gidemeyeceğimi bildirdim .
Medyadan izledim .
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi , Dr. Berna İleri konuşmacı olarak , ipeğin Kıbrıs’ta eskisi gibi yeniden doğacağının müjdesini verdi .
Kıbrıs’ta İpek böcekçiliği , 19‘cu asrın ilk yarısına kadar devam etti .
İpek böcekçiliği , bir geçim ve ihraç ürünü idi .
Bununla meşgul olanlar , kozaya “kozzak veya gozzak “ diyorlardı .
Benim ailemin de , ki o zaman Baf Kasabasında yaşıyorduk , tahtadan tezgahları vardı .
1939 yılına kadar , anlattıklarına göre , tezgahlar rutin bir şekilde çalışıyordu .
İkinci Dünya savaşından sonra , her sektör gibi ipek böcekçiliği de akamete uğradı .
O dönem , ipekten giysiler revaçta idi .
Bilhassa gençlerin giydiği bürüncük gömlekler sayesinde , kızlara kur yapıldığı da hikaye ediliyordu . Damatlar ise , ipekten takım elbise giyerek , damat olurlardı .
Renk olarak da krem rengine sahipti .
İpeğin üretilmesi ve dokunması , o zamanlar için çok zahmetli bir iş olsa da , hem dokuma ürünlerinin , hem de iplik olarak ipeğin çok alıcısının olduğunu ailemden dinliyordum .
Böceği yetiştirmek çok hassaslık isteyen bir iş .
Hijyen , başta gelen husustur .
Tabii , en başta gelen ise , böceklerin besin kaynağı olan dut ağaçlarının tekrar yetiştirilmesidir .
Ailemin anlatısına göre , dutun her yaprağı böceğe verilemez .
Yeni sürgünlerdeki yaprakların , böcekleri hasta eder yollu cümleleri , çok dinlerdim .
1955 yılına kadar , teyzem , aile ve yakınları için dokuma tezgahını çalıştırdı .
Eoka tedhiş örgütünün faaliyetleri ile birlikte , dut yapraklarının temini imkansız hale geldiği için dokumaktan vazgeçti .
Hala daha , ipek iplik , dokunmuş kumaş ve elbiseler hatıra olarak saklanmaktadır .
Girişim , yerinde bir karar .
Her şey planlanarak , bu sektör canlandırılabilir .
Hem istihdam , hem de ihracatın önü açılabilir .
Girişimde bulunanları , kutluyorum .