Bu yaşın sahibi olarak , çok felaket ve bu felaketleri doğuran çok sayıda deprem yaşadım gördüm .
Kahramanmaraş , Pazarcık’taki son deprem ve akabinde meydana gelen ikinci deprem , geçmişte meydana gelenleri nerede ise aratacak nitelikte oldu .
Türkiye’nin deprem ve fay hattına baktığımız zaman .
Hani bir laf var ya .
Tehlike geliyorum demez diye .
O haritalardan , depremin kırk gün bir gün geleceğim mesajını algılamamız için kahin olmayı gerektirmez .
Nerede ise Türkiye coğrafyasının 1/3 deprem fayları ile kaplı .
Son deprem de bu fayların kümelendiği Güneydoğu Anadolu coğrafyasında meydana geldi .
Dünyanın sıcaklığının , her yıl belirli derecelerle yükselmesinden ve yer kabuğunun altındaki magma tabakasının ısınmasından dolayı doğan yer hareketlerinin sonuçları olarak da karşımızda depremleri görüyoruz .
Dünyamızın ısınması sonucu oluşan magmadaki basınçtan dolayı , deprem ve yanardağların faaliyete geçmelerine , ömrümüz yar giderse sık sık tanık olacağız .
Yerleşik düzene geçmeden önce , Anadolu’da genellikle Türkmen boyları göçebe olarak yaşadıkları için , meydana gelen deprem felaketlerinden pek etkilenmezlerdi .
Yaşantıları , otağları oluşturan çadırlarda geçmekte idi .
Depremler , yerleşik düzene geçildikten sonra olumsuzluklar göstermeye başladı .
Kahramanmaraş’ın Pazarcık bölgesinde olan depremin , bir benzeri de İstanbul’da 10 Eylül 1509 ‘da olmuş ve tsunaminin yarattığı dalgalar , 6 metreyi aşmıştı .
İstanbul’un yeniden imarı için düğmeye basan Sultan Beyazıt , bir ferman yayınlayarak , dolgu zeminler üzerine yapı yasağı getirdi . İnşaat malzemelerinin ahşap , karkas malzemeden olmasını emretti .
O dönemde alınması gereken tedbirleri , Sultan Beyazıt bu şekilde belirlemişti.
Tabii günümüzde , gelişen değişen ve oluşan dünya koşulları da göz önüne alınarak , çağdaş tedbirler alınması yoluna gidilebilir .
Bunu belirleyecek olan bu alandaki uzmanlar olacaktır .
Ör.
Fay hatlarına hiçbir inşaat izni verilmemesi de bunun başında gelebilir diye düşünüyorum .
Son depremde , içimiz yandı , yüreğimiz parçalandı .
Binlerce insanımızı , kaybetmiş durumdayız .
TV ekranlarından görüyoruz .
Binalar , sanki kumdan oyuncak gibi ufalanır duruma geldiler .
Malzeme kullanılırken , hangi birim ise , bunlar ciddi şekilde bir denetimden geçmemiş gibi .
İnsanlarımıza mezar olan bu yapıları yapan müteahhitlerden , hesap sorulma yoluna gidilecek mi ?
Yoksa , geçmiş depremlerde olduğu gibi “ sin de gülle geçsin “ mi olacak .
Depremler richter ölçeğine göre 8 şiddetine yakın .
Yıkılanların yanında , yıkılmayan binaları da ekranlardan görüyoruz .
Onlar da ayni zeminde .
Coğrafyasının 1/3 nerede ise fay üzerinde oturan ülkede , sadece binalarla ilgili tedbir değil . Felaketten sonra aksayan birçok alan olmaktadır . Bunlar da tespit edilip , kayda geçilmeli ve tedbirler alınmalıdır .
Felaketin sonuçlarını en aza indirmek , insan oğlunun elindedir .
Bunun başında , tespit ve planlamadır .
En önemlisi ise , sadece bu iş için oluşturulacak maddi kaynaktır .
Coğrafyanın niteliği bu ise , bu niteliğe göre de tedbirler alma yönüne gidilmelidir .
Japonya bunu başarmıştır .
Biz niye başaramayalım .
Zaman , bu gibi hallerde çok ama çok kıymetli bir unsurdur .
Bunun da alınacak tedbirlerde göz önünde bulundurulmasında , umulmayacak kadar yarar vardır . Başka Kahramanmaraşların olmaması adına .
Canları ile toprağa gömülenlere . Tanrıdan Rahmet .
Yaralılara acil şifalar diliyorum .
“Bu son olsun “ KKTC ‘m ve Türkiye’m “diyorum .