Hükümet maaş kesintilerinde geri adım attı. Çünkü süreci iyi yönetemedi.
Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı da zaten bu özeleştiriyi, “Kamu diplomasisini beceremedik. Maaşlardan eşit kesilecekmiş gibi lanse edildi. Gardını alamadık' sözleriyle dile getirdi.
Peki hükümet kesintilerle ilgili bu modeli nasıl belirledi?
Arıklı, 1995’te yaşanan yangında da CTP’nin benzer bir fon kurduğunu belirterek, bu fondan esinlenildiğini aktardı.
Bu para sadece Türkiye’de geçici konut projesine gitmeyecek.
Ancak vatandaşın “depremzedeye gidecek para 100 milyon, toplanacak para 1 milyar 38 milyon TL, bu paraya nereye gidecek” diye sorularına tatmin edici bir yanıt verilemedi.
Nihayet Meclis’te oluşturulan ad-hoc komitede hükümet maaş kesintileri olması halinde hangi kaleme ne kadar harcama yapılacağını tek tek açıkladı.
Bu harcama kalemlerinde deprem ve doğal afetle mücadele kapsamında Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı'na araç, teknik teçhizat ve donanım için harcama da var. Okul binalarının bakım ve onarımı da…
Şunu net olarak ifade edelim. Bu harcamalar için bu fonun oluşturulması zorundur. Hükümet başka türlü bu kaynağı bulamaz. Herkes kendi bütçesine göre buraya katkı koymak zorundadır.
Asgari ücretliden 120 TL, milletvekilinden 5 bin TL kesilecek deniyor. Ona da tamam…
Gelirine oranla tüm toplum bu deprem hazırlığına katılmalıdır.
Ancak burada sorun toplanacak paranın gerçekten bu harcamalar için yapılıp yapılmayacağına ilişkin derin kuşkudur.
Bu da sadece siyasilerin değil, sendikalar, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarından da temsilcilerin olduğu bir komite tarafından denetlenebilir.
Eğer bu fon yaratılamazsa kimse hükümeti “neden depreme karşı hazırlanmıyorsun, okulları neden onarmıyorsun” diye suçlayamaz.
Hükümeti eleştirelim ama Sezar’ın hakkını da Sezar’a verelim.
Tıpkı 1995 yılında yaşanan yangınların ardından oluşturduğumuz fon gibi bu fonu kurup kaynak yaratamazsak elimiz kolumuz bağlı felaketi beklemek zorunda kalacağız. Buradan uyaralım. Bizden söylemesi…