Ekonomiye yeni bir vizyon gerekli

İstatistik Kurumu, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, yıllık enflasyonun yüzde 84.88 olduğunu açıkladı. Üç haneli rakamlardan baz etkisiyle birkaç ay öncesine göre biraz gerilese de bu seviye hiç de içimizi rahatlatmıyor.

İstatistik Kurumu, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, yıllık enflasyonun yüzde 84.88 olduğunu açıkladı. Üç haneli rakamlardan baz etkisiyle birkaç ay öncesine göre biraz gerilese de bu seviye hiç de içimizi rahatlatmıyor.
Kendimizi kandırmayalım. Bu rakamlar ülkede katlanabilir bir hayat yaşamayı engelliyor.
Türkiye’de yaşanan deprem felaketi, ilk yapılan hesaplara göre ekonomide 25 milyar dolarlık bir baskı yapacak.
Kısaca zaten zorda olan Türkiye ekonomisi, bu deprem felaketinin ardından daha da ter dökecek.
Depremden önce de 2023 yılı için yapılan yorumlarda IMF açıkça uyarıyordu.
Dünya ekonomisinin büyük kısmı için 2023, 2022'den daha zorlu bir yıl olacak. Dünya ekonomisinin üçte biri resesyona girecek…
Bir de bunların üstünde Türkiye’de izlenen seçim ekonomisini ekleyin.
TL kullanan ve ekonomisi Türkiye’den gelen mali yardıma bağlı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; bu zorlukları ancak ciddi bir planlamayla aşabilir.
Peki hayat pahalılığına karşı ne yapılabilir?
Bir kere öncelikle artık şunu kabul edelim. Asgari ücreti artırmak, ya da kamuda maaşları hayat pahalılığı oranında artırmak alım gücünü korumuyor.
Çünkü her maaş artışında daha ele geçmeden zamlar yağmur gibi yağıyor. Domino efektle fiyatlar katlanıyor.
Marketler, fiyat etiketlerini değiştirmeye yetişemiyor.
Raftan aldığınız ürün, kasaya gelene kadar zam yiyor.
Son günlerde depremin ardından bazı fırsatçıların, tedarik zincirindeki sıkıntıları bahane ederek zam yaptığını da üzülerek görüyoruz.
Benzin mi arttı, döviz mi fırladı, elektriğe mi zam geldi? Hayır, hiçbiri olmadı.
Peki bu zamlar neden oluyor?
Hükümet çalışanlar ve emeklilerin hayat pahalılığı karşısındaki alım gücünü korumak için sadece maaş artışlarıyla durumu idare ettiğini sanıyor.
Ancak nereye kadar…
Bu ülkenin halkı için artık uyanma vakti geldi.
Bu devran böyle devam edemez. Ekonomiyi pansuman tedbirlerle yönetmek artık mümkün değildir. “Türkiye’den şu kadar gelecek, vergiden şu kadar, kalanı da borçlanacağız” mantığı muhasebeci mantığıdır.
Siyaset ekonomiyi yönetmek için, muhasebeci mantığının çok daha ötesinde bir vizyon ortaya koymalıdır. Bu kuyudan başka türlü çıkamayız. Bizden söylemesi…
Bu haber 4951 defa okunmuştur

:

:

:

: