Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında 2023 Yılı İktisadi ve Mali İş Birliği Protokolü dün TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Başbakan Ünal Üstel arasında törenle imzalandı.
Bu protokolle anavatan Türkiye, deprem felaketinin ardından bunca sıkıntıyla mücadele ederken dahi bir an olsun bizi yalnız bırakmayacağının dosta düşmana göstermiş oldu.
26 okul, 3 hastane, 1 sağlık merkezi, 1 ulusal afet ve deprem merkezi…
Yapılacak olanlardan sadece bazıları…
Protokolde yer alan Gazimağusa-Maraş bölgesine 1192 konuttan oluşan Derinya Sosyal Konut Projesi'nin hemen başlanması, Girne’deki askeri hastane bu yıl bitirilecek olması, Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane için de nihayet ilk adımın atılacak olması fevkalade önemlidir.
Ancak bizim de artık elimizi vicdanımıza koyup, her protokol döneminde verdiğimiz ancak bir türlü hayata geçirmediğimiz o sözleri kendi çocuklarımızın geleceği için yerine getirmemiz gerekir.
Anadolu’da halk depremde yıkılan konutları yeniden inşasını beklerken, Derinya’daki sosyal konut projesini de ertelemeden hayata geçiren Türkiye’ye teşekkür etmemiz gerekirken, bu yardımları küçük görmek iyi niyetle bağdaşan bir yaklaşım değildir.
Mağusa’a yapılacağı açıklanan ilahiyat koleji üzerinden Türkiye düşmanlığını körüklemek ayıptır.
Bu ülkenin ilahiyat kolejine ihtiyacı olmadığını söyleyenlere şunu sormak lazım.
Bölgede bu duyarlılığı taşıyan, çocuklarını dini ağırlıklı okulda okutmak isteyen aile yok mu?
Bu ailelerin talebi demokratik bir hak değil mi?
Güney’de kilise okullarına şapka çıkaran aydınlarımız, burada yapılar ilahiyat kolejlerine neden alerji duyuyorlar.
Bu çifte standardı anlamak mümkün değil.
Ancak şurasını net olarak belirtelim. Toplumun büyük çoğunluğu Kıbrıs Türkü ile anavatanı arasında çıkarılmak istenen bu fitneye prim vermiyor.
Çok küçük bir azınlık olarak sayılabilecek bu grubun gürültüsü belki büyük olabilir. Ama bu halkın vicdanında asla yer bulamazlar. Bizden söylemesi…