Bir gün sonra yapılacak olan milletvekilliği ara seçimini bazı çevreler küçümsemekte ve gerek yasamada gerek yürütmede bir değişikliğe gidilmeyeceği kanısındadırlar.
Bu çevrelere göre bir milletvekilinin hangi parti tarafından kazanılırsa kazanılsın gerek hükümet icraatlarında gerek muhalefetin parlamentodaki muhalefetinde herhangi bir etkisi olmayacağını ve dolayısıyla sandığa gidilmenin gereksizliği üzerinde duruyorlar.
Halbuki gelişen değişen ve oluşan bölge ve dünya konjektürüne baktığımız zaman sonuçları bakımından bu seçimin büyük bir önem arz ettiğini görürüz.
Şöyle ki, iç politikada, biraz gerilere gidersek son cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler sonucunda (Ulusal Birlik Partisinin kurultayı yeni seçilen genel başkan ve akabinde başbakan olarak kısa bir görevden sonra istifa edip başbakanlık ve genel başkanlıktan ayrılmasını da baskı olduğu iddiasıyla hükümetin ve cumhurbaşkanlığının meşruiyet tartışmasını açmıştı) muhalefetin gerek cumhurbaşkanlığı gerekse genel seçim sonuçlarının müdahalecilik nedeni ile seçim sonuçlarının meşruiyetinin tartışılır bir ortama sürüklenmesine vesile olmuştu.
Bu iç politikada olası bir durumu da ortaya çıkarır. Seçim sonucunda sandıktan kamuoyu gözlemlerine göre iki büyük partinin yarışması sonucu sandık belirlenecektir.
Ana muhalefet partisi CTP bu seçimi kazanırsa hükümet ve cumhurbaşkanlığı için yeniden bir meşruiyet tartışmasına kapıyı açabilir. UBP’nin seçimi kazanması halinde ülkede hükümet ve cumhurbaşkanlığına karşı meşruiyet iddiası da seçim sonuçları ile birlikte sona erer.
Dış politikaya gelince ise;
Cumhuriyetçi Türk Partisinin seçimi kazanması halinde:
Sn. Ersin Tatar’ın ortaya atmış olduğu iki eşit egemen devletin ve uluslararası statüsünün tanınması tezi yeni bir tartışma konusu haline gelir ve Cumhuriyetçi Türk Partisinin Kıbrıs konusunda savunmuş olduğu Kıbrıs’la ilgili çözüm şeklinin Federasyon olduğu tezi tekrar gündemi oluşturabilir.
Ulusal Birlik Partisinin seçimi kazanması halinde ise;
Sn. Ersin Tatar’ın ortaya atmış olduğu yeni vizyon tartışma götürmez bir gerçeklik kazanır ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kıbrıs konusundaki tezi güçlenmiş olur.
İç politikadaki bir diğer gelişme ise,
Ulusal Birlik Partisinin seçmenine tabanına büyük bir moral motivasyon oluşturarak parti yönetimini önümüzdeki genel seçimler için tek başına iktidar sloganıyla seçim hazırlıklarına başlar.
Cumhuriyetçi Türk Partisinin seçimi kazanması halinde,
Yukarıda bahsettiğimiz üzere meşruiyet tartışmaları ile birlikte ülkeyi bir erken genel seçime zorlama hareketi içerisine girebilir.
Bu genel oy yüzdeleri ile birlikte olarak değerlendirdiğimizde, iktidar partilerinin aldığı oy yüzdesi iktidar partileri için de bir nevi güven oyu sayılacaktır.
Oy yüzdesi muhalefet partilerinin toplamında iktidar partilerinin oy yüzdesini geçerse yine yukarıda bahsettiğimiz gibi meşruiyet ve Kıbrıs konusuyla ilgili olarak Federasyon tezi tekrar gündem maddesi olabilir.
Dolayısıyla seçmenin sandığa gitmesinde umulmadık faydalar var.
Ekonomik nedenlerden dolayı sandığa gitmemeyi düşünen kesimlerin olduğu da görülmektedir.
Ülkemizde her seçim döneminde belirli bir yüzde seçmen sandığa gitmemekte ve oy kullanmamaktadır.
Tabii seçime bir gün kaldı.
Bir gün çok önemli bir zaman dilimidir.
Küçücük adamızda en az kararsız oyların sandığa çekmek için siyasal partilere büyük görevler düşmektedir.
Bu demokrasinin geleceği açısından da çok önemlidir.
Seçimler demokrasinin vazgeçilmezidir.
Demokratik bir ülke olarak Kıbrıs Türk Halkı seçimleri bir yaşam biçimi olarak görüp kaderini belirleyeceği kişileri seçmeleri bir yurttaşlık görevidir.