Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden ile NATO Zirvesi kapsamında bir araya geldi. Erdoğan görüşmeyi “Bu ilk adım, şimdi yeni bir süreci başlatıyoruz' diye özetledi.
Zirvenin yıldız ülkesi olan Türkiye’nin lideri dün Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile de görüştü.
Görüşmelerde ikili ilişkiler, ticaret ve savunma sanayi başta olmak üzere pek çok konu ele alındı.
Uluslararası arenada Türkiye’nin rolü ve önemi giderek artıyor.
ABD'nin önce gelen gazetelerinden New York Times bile Türkiye hakkında geniş bir yazıya yer verirken, Yunan ve Rum komşularımız bu durumdan çok da mutlu olmadı.
Yunan basını, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğiyle ilgili tutumu hakkında 'Erdoğan yeşil ışık karşılığında ne aldı' sorusunu sordu ve Türkiye'nin elde ettiği kazanımları yazdı.
Buna göre, İsveç, YPG/PYD örgütlerine ve FETÖ'ye destek vermeyeceğini açıkladı. Türkiye ve İsveç ekonomik işbirliği ve ikili ticaretini güçlendirme konusunda mutabık kaldı. İsveç, Gümrük Birliği'nin revizyonu ve vizeler de dahil olmak üzere Türkiye'nin AB üyelik sürecini destekleyecek.
Tüm bunlar çok önemli kazanımlar.
ABD de F-16 satışı konusunda tutumundan nihayet vazgeçiyor.
Diğer taraftan Kıbrıs meselesinde de Türkiye’yi ablukaya almaya çalışan yaklaşımın tamamen sona erdiğini söyleyebiliriz.
Zira Rumların AB’yi Kıbrıs meselesine dahil etme çabası da suya düştü. Brüksel’den yapılan açıklamalar Rumların bu konuda uykularını kaçırmaya şimdiden başladı bile…
Bize gelince hala daha federasyon görüşmelerine özlem çekenler olduğunu üzülerek görmekteyiz.
Yarım asra yaklaşan federasyon söylemiyle artık bir yol alınması imkansız. Bunu yaşayarak gördük.
Annan Planı sırasında da, en son Crans Montana’da da bunları tek tek tecrübe ettik.
Aynı yoldan giderek başka bir noktaya ulaşmamız mümkün değil.
Eğer federasyon yolundan gidersek Annan Planı’nda çıktığımız yola, ya da Crans Montana’da dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ulaştığı noktanın dışında bir yere varamayız.
Burada atılacak somut adımlar sadece Kıbrıs Türkü’nün değil, Rum halkının, hatta Doğu Akdeniz’deki enerjiye şiddetle ihtiyaç duyan Avrupa’nı da çıkarına olacaktır.
Elbette Avrupa bugüne kadar Rum tarafının haksız ve şımarıkça tutumunu kayıtsız şartsız destekledi.
Ancak Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte savaşın ortasında kalan Avrupa ülkeleri için de şartlar artık değişmiştir.
Türkiye’nin ve dolayısıyla KKTC’nin gözardı edildiği hiçbir model Doğu Akdeniz’de enerji arz güvenliğini sağlayamaz. Türkiye ve dolayısıyla KKTC’yi memnun etmeyen hiçbir modelin başarılı olma şansı bu yüzden yoktur. Bizden söylemesi…