Dünya , iklim değişikliği nedeni ile bir çok olumsuzluklarla karşı karşıya geldi .
Bunların belli başlıları ise , havaların beklenmedik bir şekilde ısınmasından dolayı meydana gelen olumsuzluklar, had safhaya gelmiştir .
Aslında bu olumsuzluklara felaket dersek daha iyi bir algı da yaratmış oluruz .
Tabiat ana yapısını oluştururken öyle hassas dengeler kurdu ki , dünyamız , sanayi toplumuna geçene kadar, yaşanılacak bir gezegendi .
Sanayileşmeden sonra ne oldu ise oldu .
Dünya insanları “ne icat be uşak “ misali hiç düşünmeden ve araştırma yapmadan bunun üzerine kapaklandı .
İşte bu sanayileşme ile birlikte , doğa katliamı acımasız bir şekilde başladı ve devam etti .
Sanayileşme ile birlikte, kimyasallar da icat olundu .
Tarımda çok ürün alma gayesi ile her derde deva DDT kimyasalı icat edildi .
Haşerelere bire bir .
Gelsin DDT, gitsin DDT.
İkinci Dünya Savaşında, askerlerin bilhassa sıtma hastalığına karşı kullanıldığı görüldü .
DDT tüm canlılar için öldürücü ve tedavi edilmeyecek türde hastalıkların da çıkmasının habercisi oldu .
DDT modası, Kıbrıs’ta İkinci Dünya savaşından sonra uygulanmaya başlandı.
Sivrisinek ve yarattığı sıtma hastalığı için bire bir .
Yatılan yerlere , klasik el pompası ile püskürtülür ve kapılar pencereler kapalı ahali deliksiz uyku uyurdu .
Sabaha kadar da , o hava solunulurdu .
50’ li yıllarda tek tük kanser hastalığı, adada baş göstererek artmaya devam etti .
Sivrisineğin kökü kazıldı, sıra insana gelmişti .
Kimyasal bir çok kuş türünü de haritadan sildi .
Bu kuş türlerinin arasında, sivrisineği tüketen türler de vardı .
Yukarıda, iklim değişikliğinden dolayı gelen felaketlere değinmiştim .
En büyük felaket de dünyayı saran yangınlar .
Ormanlarda , tutuşma derecesine gelen , ilk olarak kuru otlardır . Ondan sonra orman alanına tutuşma yayılır .
Sanayileşme ile birlikte , insan oğlu, ormanların doğal yapısını da altüst etti .
Ormanın, yaşayabilir kendiliğinden spontane olarak gelişen hassas dengesini de ortadan kaldırdık .
Ormanın hayatını idamesinde gerekli olan bir çok canlı türünü yok ettik .
Dedik ya doğa her şeyi hassas bir denge üzerine kurdu .
Ormana zarar veren her türlü tehlikenin panzehirini de yine orman, kendi içerisinde yarattı .
Bir çok canlı yanında , ormanın asli koruyucusu olan dağ keçilerini de evlerinden yurtlarından ederek , orman alanlarından uzaklaştırdık .
Niye asli koruyucu ?
Dağ keçileri , ormandaki hem yeşil hem de kuru otları yiyerek, orman alanını her türlü ottan çıkacak yangın tehlikesine karşı korur .
Dünyanın bir çok yerinde , orman alanlarının iskana açılması ile birlikte .
Dağ keçileri ana yurtlarında sakıncalı bulunarak , ormanlardan çıkarıldı .
Belki denebilir ki , keçiler olsa idi, bu iklim değişikliği karşısında orman yangınları olmayacak mıydı ?
Olacaktı . Fakat bu denli değil .
Ormanlardaki otlar bu mevsimde barut gibidir ve yangınların en büyük tetikleyicisidir .
Tüm Akdeniz kıyıları, yangın alanı haline geldi .
Gelişen sanayi ve teknoloji bunun önüne geçemiyor .
Kaleyi fethetmek isterseniz , işe, içeriden başlamalısınız .
ABD , ülkedeki yangınları önlemek nedeni ile , ormanlarına dağ keçisi yerleştirmek için , milyonlarca dolarlık bütçe ayırdı .
Yani , doğayı doğa ile korumak birinci, öncelik haline geldi .
İkinci öncelik ise , pek tabii ki teknolojiden yararlanmak olacaktır .
Böylece hassas bir denge de oluşturulabilir. .