Türkiye’de yaşanan deprem felaketlerinin hemen ardından aylar önce yazıp uyarmıştık. ‘Depremden sonra hiçbir şey aynı kalmayacak’ dedik.
Gerçekten de Türkiye’de yaşanan felaket ülkemiz için de milat olmuştur.
Bilim insanları önümüzdeki yıllarda bizde de 7 büyüklüğünde bir deprem olabileceği uyarısında bulunuyor.
Bu saatten sonra biz de ileride böyle bir felaket yaşanırsa nasıl önlem alabiliriz diye düşünmeliyiz.
Eskilerin deyimiyle “En iyi tedavi tedbirdir…”
Peki biz nasıl tedbir alacağız?
2015 yılında yayınlanan Ülkesel Fiziki Plan’a göz atalım. O haritada özelikle İskele Mağusa arasında Long Beach sahili, “depreme karşı riskli alan” olarak net bir şekilde gösteriliyor.
Peki 2015 yılında elimizde bu harita varken biz 2018 yılında rant planı olarak ünlenen meşhur İmar Planı’yla meseleye nasıl yaklaştık?
Sahilde adeta bir metrede su çıkan bataklık zemine yüksek katlı binalara yaparken, bu binaların depreme karşı ne kadar dayanıklı olabileceği neden kimsenin aklına gelmedi.
Kıbrıs Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği çağrıda bulunuyor. “Binanızı yapan inşaat mühendisiyle tanışın, bilgin alın” diyor. Ama bu tek başına yetmez.
Burada yapılan evlerde kanalizasyon altyapısı yok, yeteri kadar otopark yok, yeşil alan yok.
Üstelik zeminin elverdiği ölçünün çok üstende inşaatlar yapıldı.
Tüm bunları göze alırsak, mühendisin bile yaptığı binanın durumuyla ilgili sağlıklı bilgiye sahip olduğu noktasında şüpheliyiz.
Bu binaların sağlam olup olmadığıyla ilgili sorumluluk bu binaları yapanlara aittir.
Bağımsız kuruluşlarca gerçekleştirilecek denetimi de onlar yaptırmalı, bu topluma yaptıkların binanın sağlam olduklarını ispatlamalıdır.
Bölgede ev alan binlerce insan oturduğu binanın inşaat mühendisini arayıp bulup bu incelemeyi yapamaz.
Sözün özü şudur. Zamanında bataklık olan arazilere Fasıl 96 izni ile yüksek kat izni verildi. Zemini iyi olan arazilerin Fasıl 96 izni iptal edildi.
Ne yazık ki şimdi yaşadığımız zorlukların temel kaynağı budur. Bizden söylemesi…