Birinci Harekatın başlaması ile , tüm adada , Türklerin yaşadığı tecrit edilmiş gettolara orantısız bir güçle saldıran Rumlar . Makarios’un talimatını yerine getirmek için harekete geçmişlerdi .
Ne demişti cani papaz ?
“Türkiye müdahale ederse , kurtaracak Türk bulamayacak .”
Bu direktife uygun olarak , eli silah tutan , sağcısı , solcusu tüm Rumlar , adada Türk avına başlamışlardı .
Baf Türkü de bundan nasibini almalıydı .
21 Temmuz’da , kayıtsız şartsız teslim olan Baf sancağı . Tüm silahları Barış Gücü aracılığı ile Rum ve Yunan yetkililerine teslim etmişti .
Baf Türkünün elinde tek bir silah yoktu .
Tüm Baf Türkü , Sancaktarlık binasının yanındaki alana toplatılmış ne olacağının endişesi içinde idiler .
Belki de , yakındaki dereye buldozerlerle açtıkları çukurlara , öldürüp atacaklardı.
Baf semalarına Türk savaş uçaklarının gelmesi ile çil yavrusu gibi dağıldılar .
Topladıkları Türklerin , evlerine gitmelerine izin verdiler .
Türk uçakları , Türk semti üzerinde pervane gibi dönüyor , tek camisi kalmış olan Büyük Caminin minaresine çekilen Yunan bayrağını , kurşunlarla işleyip , minarenin külahına dikiş makinesi gibi dikivermiş .
Yunan bayrağı külaha nakış gibi işlenmişti .
Akabinde gelen 1. Cenevre Konferansı ve TSK ‘nin Girne’ye hakim olması . Baf Türkünü esir eden Rum ve Yunanlı silahlı çetelerde , hissedilir bir korku ve çekingenlik hakimiyeti sağladığı , yüzlerinden okunuyordu .
Birinci Cenevre’ye ara verilerek , 2 Cenevre’nin toplanmasına karar verildi .
İkinci Cenevre’de , işgal edilen Türk bölgelerinden çekilme anlaşması ile , Baf Türk kesiminden çekilip , semti dört taraftan kuşatarak , kuş uçmasına dahi izin vermediler .
Baf Türkü , her tarafı silahlı terörist gruplarla sarılarak , akıbetinin ne olacağı hesabı kitabı içerisine girdi .
Tüm umutsuzluklar , 2’ci Cenevre konferansından çıkacak umutlara bağlanmıştı .
Bu arada , gıda sorunu da baş göstermişti .
İkinci Cenevre Konferansı , anlaşma umudu ile iple çekiliyordu .
Gün geldi çattı .
Fakat beklenen umut , doğmadı .
Çünkü Birinci Cenevre’de varılan anlaşmalara karşı taraf uymadı .
Önerilen kantonal federasyon teklifini de reddederek , anlaşmaya kapıları kapattılar .
8 Ağustos’ta toplanan 2 ‘ci konferans , sonuç alamadan dağıldı .
14 Ağustos’ta , yarım kalan harekata devam edildi .
14 Ağustos 1974 , Baf Türkü için tarihe katledilişinin tarihi olarak geçmiştir .
Türk semtini , 1‘ci Cenevre anlaşması ile terk eden silahlı Rum ve Yunan çapulcular , Türk semtine girerek , Türk avlamaya başladılar .
Önlerinde hangi Türkü buldularsa , makineli tüfeklerle tarayıp , şehit ediyorlar.
Daha önce , öldürmeyi tasarladıkları kişilerin evlerini basarak, öldürüyorlardı . Babasının kucağındaki , 2 yaşındaki kız çocuğunun sırtında , 39 adet dumdum kurşununun olduğu , BM tarafından açıklanmıştı .
Türk semtindeki yollar , şehit olan Baf Türklerinin kanları ile sulanıyordu .
Bunların katil ve caniliklerinin yanında , yapmış oldukları soygun ve hırsızlıkları her halde devede kulak kaldı ki , bu olaylar hiç dile getirilmiyor .
Futbol sahasına hapsedilen Türklerin evleri de , başka çapulcu gruplar tarafından talan ediliyor , işlerine ne geliyorsa alıp götürüyorlardı .
Futbol sahasına doldurulan Türk erkekleri , yere oturtulup , makineli tüfekler üzerilerine doğrultularak , elleri tetiklerde olan çapulcular , ateş etmek için emir bekliyorlardı .
Sahaya yüz metre kadar uzak olan dere yatağında ise , buldozerlerle büyük çukurlar açıyorlardı .
Belli ki , öldürüldükten sonra gömüleceğimiz yerler de hazırlanıyordu .
Bölgenin Yunan komutanı ki cuntanın adadaki adamlarından biri idi , sahaya gelerek , kuzeyde , Türk Ordusunun ilerlediğini , yüzlerce Rum’un esir tutulduğunu , sahada ölümü bekleyen bizlerin de esir muamelesine tabii tutulacağımızı ve ilerde trampa edilebileceğimizi söyledi . Komutan ve polis olanlar alınıp , esir kamplarına götürüldüler , geri kalanların ise , evlerine gitmelerine izin verildi .
Türk semti sarılarak , giriş çıkış yasaklandı .
Baf Türk’ü , evlerinde esir durumunda kaldı .
Bir müddet sonra , beslenme sorunu daha da arttı .
Hattın çizilmesi ve ateş kesin yapılması ile karşı taraf gerçekleri görmeye başladı ve Baf Türküne davranışlarında metozori de olsa , bir yumuşamaya gidildi .
1974 ‘te coğrafi federasyon teklifini reddederek , adanın bölünmesini sağlayan Rum ve Yunan tarafı . Her zamanki gibi , eski Bizans defterlerini karıştırarak , yeni oyunlar peşinde .
BM’den gelecek olan zattan talepte bulunarak , ayrı ayrı değil de üçlü bir görüşme yapılmasını , bunun için de yemeği , buna alet etmeye kalktı .
Cumhurbaşkanlığı , bunun “art niyet “ olduğu için kabul görmediğini açıkladı .
Yerinde ve doğru bir karar .
Güneyle masaya oturmak , her ne koşulda olursa olsun , eşit statüde olmalıdır.
Aksi , yeni vizyon , yara alır .