İsrailli şirketlerin avukatlarla kurdukları şirketler aracılığıyla Karpaz ve İskele başta olmak üzere belli bölgelerde toprak satın aldığı artık herkesin bildiği ama ne yazık ki görmezden geldiği bir gerçek.
Aslında meselenin bir de yakın tarihten ders alınması gereken örneği var.
Geçmişte Filistin’i de bu şekilde ele geçirmişti. Yahudiler ikinci dünya savaşından hemen sonra ciddi paralar döktüler. Filistinliler de sıcak paraya dayanamadı ve o arazileri sattılar.
Günün sonunda baktılar ki ellerinde hiç arazi kalmamış ve hepsi İsraillilerin olmuş.
Bizim yasalarımıza göre bir kişi Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlı olarak ancak belli bir dönüm veya 2 daire alabiliyor.
Ama bir şirket kurarsanız o şirketin üzerine gayrimenkul almanızda herhangi bir sıkıntı yok.
Günün sonunda ortada ciddi bir tehlike var.
Doğu Akdeniz’de İsrail bir şekilde toprak kazanma derdinde. İleriki yıllarda enerjinin merkezi olan Akdeniz havzasını kontrol altında tutmak için planlar yaptığı da gizlenmeyen bir gerçek.
İsrail’in son dönemde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile de ekonomik, siyasi ve askeri anlaşmalar yaptığını hepimiz gözlemliyoruz.
Uzun zamandır Sadrazamköy, Büyükkonuk, Tatlısu, Karpaz, Dipkarpaz, Yenierenköy bölgelerindeki araziler yerli işbirlikçiler aracılığıyla el altından İsrailli işadamlarına satılıyor.
Kuzey Kıbrıs’taki sahil şeridinin bir çoğu İsrailliler tarafından zaten çoktan parsellendi.
Sözün özü tehlike büyük.
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, Ada TV ekranlarında bu konuya dikkat çekti. Hükümeti bu konuda uyanık olmaya davet etti.
Peki şu anda yabancılar ne kadar toprak satın aldı?
Bu konuda resmi bir bilgi yok. Ama hepimizin gördüğü gerçek ortada. Yabancı yatırım, yabancı sermaye önemli ama bu ülkenin topraklarının bir başka millete bu şekilde hoyratça satılması stratejik açıdan tehlikeli noktalara vardı.
Bu konuda gereken önlemler alınmazsa yarın Filistin’in durumuna düşmeyeceğimizi kim garanti eder. Buradan uyaralım. Bizden söylemesi…