Meclis’te geçen hafta yabancıya konut satışı ve tarımsal arazilerin inşaatlara açılması tartışılırken, Safa Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özmen Safa, bu konuda çarpıcı uyarılarda bulundu.
Meclis’te geçen hafta yabancıya konut satışı ve tarımsal arazilerin inşaatlara açılması tartışılırken, Safa Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özmen Safa, bu konuda çarpıcı uyarılarda bulundu. İşte Safa’nın uyarıları:
“Ana muhalefet lideri Tufan Erhürman Meclis’te yaptığı konuşmada İskele’de tarım için yer kalmadığını savunuyor. İktidara bir hamle yap çağrısı yapıyor. Amaç iktidarı dövmek.
Demek ki CTP Genel Başkanı olası bir seçimin ardından iktidara gelse kendi ¬ayaklarına kurşun sıkacak.
Şu anda Maliye’nin kasasına giren para, kamuda maaş ödemelerine gidiyor. Bu da yetmiyor. Hükümet borçlanmak zorunda kalıyor. Nasıl borçlanıyor? Ya Türkiye ya da Kıbrıs bankası…
Peki hükümetin neyi var borçlanacak? Türkiye’nin garantisiyle borçlanacak.
Siyasetçiler her fırsatta “kendi ayaklarımızın üzerinde duracağız” diyor. Peki kendi ayaklarımızın üzerinde nasıl duracağız?
Gidip fabrika mı kuracağız? Elbette ki hayır. Elimizde bir turizm var bir de inşaat sektörü…
Turizm sadece insanların gelip otelde kalmasıyla olmuyor.
Ev alanlar gelip evlerinde kalıyor.
Dünyada da bu oluyor.
Zaten otellerde yüksek sezonlarda yüzde 80-90 doluluk yaşanıyor. Fiyatlar gecelik 250-300 Eurolara çıkıyor. Herkes bu fiyatları ödeyebilir mi? Ödeyemez…
Onun için mecburen insanlar buradan ya ev alıyor ya da ev kiralıyor.
Burada alınan konutlarda yabancılara ilişkin tedirginlik yaratıcı açıklamalar doğru değil. Dünyada kimse söylemedi bunu. Ne Dubai söyledi, ne de Monte Carlo söyledi…
Mesela Dubai’de yerli nüfus yüzde 10 civarındadır. Yüzde 90 yabancıdır. Elbete burada önemli olan hem ülke içinde denetim ve kontrolü sağlamak. Hem de turizmden gelecek gelirden vazgeçmemektir…
Demek ki siyasilerimizin vazifesi bunun yolunu öğrenmektir.
Ana muhalefet tarım arazisi kalmadığı yönünde eleştiride bulunuyor. Peki ama bu inşaatlar nerede yapılıyor? İnşaatların yapıldığı yerler denizden en çok yarım kilometre içeridedir. Söyleyin Allah aşkına bugün dünyanın neresinde denizin kenarında tarım yapılır? Bu toprak zaten tarıma elverişli değildir.
Mesela Long Beach’de kazın bir metre derinlikten sonra deniz suyu çıkar. Burada nasıl tarım yapılabilir? Kalecik ve Esentepe’de de durum aynı. Burada satılan yerler zaten tarıma elverişli olmayan yerlerdir.
CTP’nin tarım alanında en yetkili kişisi çıkıp açıklasın.
Esentepe’de, Long Beach’de tarıma elverişli hangi araziyi kaybettik?
Ancak şu gerçeği de tespit edelim. Dörtlü koalisyon döneminde İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’ın rant planıyla denizden 2-3 kilometre içeride tarıma elverişli araziler imara açıldı. Peki o zaman buna neden göz yumuldu?
Denizin kenarındaki bu arazileri kim satıyor? Kıbrıslı Türk satıyor. Bu parayla kızını oğlunu evlendiriyor. Hayata tutunması için bir başlangıç yapıyor.
Peki deniz kenarına inşaat yapılmayınca ne olacak? Oraya domates hıyar mı ekeceğiz? Meselenin bir de bir başka yönü var.
Bazı büyük araziler yasa dışı bir şekilde toplu olarak satılıyor. Ancak bunu engellemek de sizin görevinizdir. En çok bir dönüm alabilecek olmasına rağmen yüzlerce dönümlük bu araziler nasıl alınıyor? Kimdir bu arazileri alanlar? Avukatlarla işbirliği yapan yabancı şirketler, kuruluşlar… Sizin döneminizde de böyle pek çok arazi alındı. Neden engellemediniz.
Sözün özü herkes aklını başına almalı.
Belli ki sizin niyetiniz yabancının konut alımını engellemek. Ama merak etmeyin. Zaten kriz geliyor. Yıl sonuna kadar ciddi bir emlak krizi kapıda. Sizin bu krize bu yangına benzin dökmenize de ihtiyaç kalmadı. Bu zaten gerçek oluyor.”