Başbakan Ünal Üstel , bakanlarıyla birlikte dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 4’üncü 5 Yıllık Kalkınma Planı ile ilgili önemli bir toplantı yaptı. Başbakan, “5 yıllık kalkınma planı, ülkemizin 10-20 yıllık geleceğinin şekillenmesine de ışık tutacaktır” dedi.
Başbakan Ünal Üstel , bakanlarıyla birlikte dün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 4’üncü 5 Yıllık Kalkınma Planı ile ilgili önemli bir toplantı yaptı. Başbakan, “5 yıllık kalkınma planı, ülkemizin 10-20 yıllık geleceğinin şekillenmesine de ışık tutacaktır” dedi.
Elbette bir devlet yol almak istiyorsa bunu planlı bir şekilde yapmalı. Peki biz bu planı bugüne kadar neden yapamadık? Ya da doğru soru şu olmalı belki de. Yapılan planlar neden hayata geçirilemedi?
23 yılda 19 hükümet eskittik. Bu siyasal istikrarsızlık dünya tarihinde belki de bir rekordur. Böyle bir istikrarsızlık ortamında kim hangi plana sadık kalacak?
Bırakın muhalefet partileri ile iktidar partileri arasındaki ayrımı, aynı partiden bakan değişikliği bile izlenen yolun değişmesine neden olmuyor mu?
Belki bu soruya “Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır” diye yanıt verebilirsiniz. Ama şurası bir gerçek. Devlette esas, devamlılık olmalıdır.
Ülke olarak denizi geçerken derede neden boğuluyoruz, en ufak sorunları dahi çözmekte ne kadar bu kadar zorlanıyoruz?
Toplum bilimcilerin de ifade ettiği net bir gerçek var. Ülkemizde sistemde kök bir sorun var ve bu nedenle siyasetçilerin sorunları çözmesi mümkün olmuyor…
O halde yapılması gereken o sistemin iyileştirilmesini sağlamaktır.
Başkanlık sistemi bize uymuyorsa en azından seçimlerden birinci çıkan partinin ekstra 5 milletvekili ile siyasal sistemimizde istikrarı yakalaması mümkün olmaz mı? Bu şekilde erken seçim tartışmalarının olmadığı beş yıllık iktidarlarda beş yıllık kalkınma planları daha rahat uygulanamaz mı?
Seçimlerin üstünde üç ay bile geçmeden iktidar olamayan partilerin erken seçim istediği bir ülkede siyasal istikrarın yakalanması çok kolay değil.
Ortalama ömürleri bir bilemedin bir buçuk yıl süren hükümetlerin vaatleri kağıt üzerinde kaldıkça halkın siyasete olan güveni azalıyor.
Seçimlere katılımı oranı her seçimde bir önceki seçime göre giderek düşüyor.
Son 25 Haziran ara seçimlerinde katılım oranı yüzde 30’un da altında kalarak bize düşünülmesi gereken bir mesaj vermiştir.
Sözün özü artık bir karar vermememizin zamanı geldi. Dış siyasette atılan dev adımlara karşı içeride can çekişen bu halden kurtulmak için siyasal sistemimizi yeni başta dizayn etmeliyiz. Başka çare yok. Bizden söylemesi…