Dünyanın gözü önünde bir halk adeta soykırıma uğruyor. Uygar dünya ne yazık milyonlarca Filistinli’nin gözyaşını görmezden gelirken, İsrail’in “güvenlik” ihtiyacını önceleyen açıklamalar yapıyor.
Tarihsel kökenleri de dikkate alınarak anlaşmazlık incelendiğinde yapılması gereken ilk tespit şu:
İsrail devletinin bugünkü sınırları hukuki bir temele dayanmıyor.
İsrail’in kontrol ettiği topraklar, kuruluş dönemi ve 1967 savaşında işgal edilen bölgelerden oluşuyor.
Dolayısıyla İsrail’in kontrol ettiği topraklar üzerindeki varlığı de facto bir durum ve egemenlik hakkını meşru kılmıyor.
Bu bakış açısı esas alındığında Hamas’ın eylemi ana vatanın işgaline başkaldırı hüviyetine bürünüyor.
Kitle iletişim araçları yönlendirmesiyle yaygınlaştırılan kanaat, İsrail’in toprak bütünlüğüne yönelik saldırı yapıldığı ve bunun meşru bir hükümete yapılan terör saldırısı olduğudur.
Ancak bu ne kadar doğrudur?
29 Kasım 1947 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararda, İngiliz mandası sona erdiğinde Filistin’de bir Arap devleti, bir de Yahudi devleti kurulması ve 3 tek tanrılı din tarafından da kutsal kabul edildiği için Kudüs'ün BM tarafından idare edilmesi öngörülmüştü.
Bu karar esas alınarak 14 Mayıs 1948’de bir Yahudi devleti kuruldu, ancak Filistin devleti kurulamadı.
İsrail, Filistin devleti kurulması öngörülen toprakların bir bölümünü işgal etti ve bu arada Kudüs’ün batısını da ele geçirdi.
İsrail, 1967 savaşında işgal ettiği toprakları daha da genişletti ve Kudüs’ün tarihi şehir olarak bilinen doğusunu da denetim altına aldı.
Bugün İsrail devleti, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin koruması altında pervasızca temel insan haklarını ve savaş hukukunu ihlal etti.
İsrail, buna rağmen bir müeyyide ile karşılaşmazken ABD tarafından kuruluşundan itibaren en yüksek seviyede korunuyor. ABD’nin İsrail politikası, yönetimde hangi parti işbaşında olursa olsun, değişiklik göstermiyor.
Avrupa’nın durumu da ABD’den farklı değil.
Bize gelince elbette yapabileceklerimiz kısıtlı. Türkiye ortaya attığı “garantörlük” formülü ile en azından bir öneri ortaya kondu.
Ancak bu formülün nasıl karşılanacağı henüz net değil.
Ancak şurası bir gerçek. İsrail, Gazze ile uzun zamandır planladığı bir planı hayata geçirmek istiyor. Bu plana ister Gazze’nin Filistinliler’den arındırılması deyin, isterse nüfusun demografik yapısının değişmesi…
Hepsi yaşanan bunca kan ve gözyaşının İsrail’in bir oyun planı çerçevesinde kurgulandığı iddialarını güçlendiriyor. Bizden söylemesi…