Sokakta sıkça kullanılan bir tabirdir “patates olmak”.
Bir kişinin kötek yemesi, ya da bir işin olmaması, yatması anlamında da sıkça kullanılır.
“Bu iş patates oldu” denir.
Son günlerde neredeyse bu ülkenin narenciyeden sonra en önemli ve tanınan ürünü olan patatesin fiyatları öyle bir aşamaya geldi ki, insan “bu kez gerçekten patates olduk” demekten kendini alamıyor.
Fiyatı 50 lirayı aşan patates fiyatları neredeyse altınla yarışır hale geldi. Fiyatlar bu noktaya gelince herkes birbirine “ne oluyor, patates yemek de mi hayal oldu” diye sormadan edemez hale geldi.
Allah’ın patatesine de yükselen döviz fiyatını gerekçe gösteremeyeceğinize göre bu işe mantıklı bir izah gerekiyor.
Zira eğer döviz fiyatlarını gerekçe gösterirseniz markette fiyatı 50 lirayı aşan patatesi, üreticinin elinden nasıl 10 liraya aldığınızı da açıklamak gerekir.
Yüzde 100, 200, 300 değil, yüzde 500’lere varan bir kar marjını herhalde kimse izah edemez.
“Patates neden 50 TL, çünkü patates yok” diyen üreticiler ise fiyatları ucuzlaması için maliyetlerinin düşürülmesini istiyor.
Sözün özü yaşanan hayat pahalılığı yerli ürünleri de fena halde etkiliyor.
Ekonomi her alanda patates olmak üzereyken hükümet bir takım tedbirler almak için çabalıyor.
Başbakan Ünal Üstel beş yıllık bir kalkınma planıyla bir yol haritası ortaya koymanın telaşında…
Peki muhalefet ne yapıyor?
Ne yazık ki sadece “27 Ekim’de sokağa ineceğiz, daha sert muhalefet yapacağız” demekten başta bir mesaj vermiyor.
Vatandaş ise 50 TL’ye yükselen patates karşısında en temel gıda harcamalarını bile yapamamanın endişesini taşıyor.
Siyaset ülkenin sorunlarına çözüm bulma sanatıdır. Ancak bizim ülkemizde ne yazık ki sen ben kavgası, koltuk kapma yarışı olarak yapılıyor…
Olan da yoksulluk içinde yaşamaya çalışan dar gelirli halka oluyor. Yazık… Artık herkesin kendisine bir çeki düzen vermesi lazım. Başka çaresi yok. Bizden söylemesi…