Kıbrıs ile birlikte tüm Türkiye de dün Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada yürekleri paramparça olan acılı ailelerin feryatlarını dinledi.
İfadeler öyle acı yüklüydü ki, sanık avukatları bile zaman zaman gözyaşlarını tutamadılar.
Arama kurtarma ekibine katılan bakanlarımızdan, enkazın başında olan ailelere kadar herkes önceki gün mahkemede verilen sanık ifadelerine tepkiliydi.
Çünkü herkesin yüreğinde suçluların gereken cezayı alamayabileceğine ilişkin derin bir endişe var.
Nedeni basit.
Sanıklar “bilinçli taksirden” yargılanıyor. Yakınlarını kaybeden ailelerin talebi ise bu katil zanlılarının “olası kasttan” yargılanması…
Farkı şu. “Bilinçli taksir”, suçun öngörülen neticesinin gerçekleşmeyeceğine duyulan güvenle işlenmesini, neticenin gerçekleşmesini istememesini ifade ediyor.
Bir başka ifadeyle işlediği suça “kazayla oldu” gibi bir kılıf içeriyor…
“Olası kast” ise fiilin neticesinin öngörülmesine rağmen ‘olursa olsun’ motivasyonu ile suçun işlenmesini, neticesinin kabullenilmesini öngörüyor. Yani kasten, bilerek o suçu işliyor…
İsias davasında durum tam da bu.
Elbette iki suçlama arasında ceza sürelerinde de ciddi fark var.
Bakın tarihi İsias davasının başladığı gün Türkiye’de yargıdan çıkan bir karar ailelerini neden bilinçli taksirden değil de olası kasttan yargılama talep ettiğini ortaya koydu.
Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde 2021 yılına yaşanan sel felaketinde 17 kişinin ölümüne neden olan Ölçer Apartmanı’nın müteahhidi ve dört sanığı “taksirle öldürme” suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Oysa olası kasttan yargılansa en az 10 yılla cezalandırılacaktı.
Adıyaman’da dün tanık olarak dinlenen İçişleri Bakanı Dursun Oğuz, “Olası kast talebi milli bir dava haline geldi. Bu bir katliamdır. Savunulacak yönü yok” dedi.
Deprem felaketinin ardından bir yıldır yüreğimiz yanıyor.
Bu yangının söndürülmesi ya da en azından bir nebze olsun teskin edilmesi sadece adaletle mümkün.
Adaletin sağlanması için mücadele etmek de bizim evlatlarımız için yapacağımız son görevdir. Bizden söylemesi…