Rum yönetimi inşaat sektörünü tehdit ediyor

Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe‘nin eşi Akan Kürşat‘ın geçtiğimiz hafta İtalya‘da tutuklanması ülkemizde inşaat sektörünün geleceği açısından ciddi tehlike barındırıyor.

Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe‘nin eşi Akan Kürşat‘ın geçtiğimiz hafta İtalya‘da tutuklanması ülkemizde inşaat sektörünün geleceği açısından ciddi tehlike barındırıyor.
Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos, bu tutuklamayı kendilerinin talep ettiğini doğruladı. Hatta tutuklama listesinde başka avukatların da olduğu ileri sürülüyor.
Burada amaç bellidir. Rum yönetimim ülkenin önde gelen isimlerine yönelik aldığı tutuklama kararlarıyla bir korku salmaya çalışıyor. Bu şekilde satan da alan da tehdit ediliyor.
Rum basını, mülklerinin satışı konusunda ciddi cezaların gündemde olacağını pompalayarak korku salmaya çalışıyor.
Meseleyi derinlemesine analiz edelim.
İnşaat sektörü turizm ve yükseköğretim ile birlikte ülkenin lokomotif sektörleri arasında yer alıyor. Ama diğerlerinden önemli bir farkı var. Yaklaşık 500 kalem sektörü destekliyor.
Peki Rumlar neden panik oldu?
Özellikle İskele’de çok sayıda satış olması onları ciddi biçimde rahatsız etti. “Bizim kaybımız Türklerin kazancı oldu” diyerek bunu açıkça dile getiriyorlar.
Kuzey’de satılan malları etkilemek için bu hamleyi yapıyorlar.
Buradaki malların yüzde 90’ı Rumların burada kalan mallarında oluşuyor. Ne yapacak? Yüzde 90’ı içeri mi sokacaklar? Elbette hayır. Onun amacı bizim ağzımızdaki ekmeği almak yani inşaat sektörüne darbe vurmaktır.
Rumların amacı bu satışları aracılık eden avukatları tutuklamak değildir. Bu şekilde korku salmaktır.
İnşatçıdan tutun da evi alana kadar bir panik havası yaratmaktır. Ev alan beş kişiyi tutuklasa zaten amacına ulaşır.
Peki biz bu sıkıntıya nasıl girdik? Çünkü 74’ten sonra bu ülkede kurduğumuz sistemi hatalı inşaat ettik.
Güney’de malını bırakıp gelen insanlara burada verilen mülkler kiralanmalı ama tapuları verilmemeliydi. Güney bunu yaptı. Türk mallarının mülkiyeti Rumlara verilmedi, kiralandı.
“Eşdeğer” ve “tahsis” adı altında verilen Rum malları bugün yaşadığımız sorunun kaynağıdır. Güney’den buraya 60 bin civarında Kıbrıslı Türk geldi.
Kaç Rum gitti? En az 200 binden fazla Rum gitti…
Ekonominin çevrilmesi için o günlerde buraya göç eden, yersiz yurtsuz kalan insanlara bir mülk verildi.
Yıllar içine bu konuda hiçbir adım atılmadı.
Allah kerim deyip bekledik.
Oysa bir fon kurup bu mülkleri alanları borçlandırabilirdik. Düşük faiz ve uzun vadeli kredilerle bu malları kullanan Kıbrıslı Türkler Rumlardan satın alma yoluna gidebilirdi.
Annan Planı sırasında dönemin TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıslı Türklerle yapılan bir istişare toplantısında buradaki siyasilere bu öneriyi getirdi. Fiyatlar o dönem düşüktü. “Böyle bir sistem kurup, bu insanlara borç verelim ve Rum malları elimize geçsin” dedi.
Ancak ne yazık ki ne buradaki hükümet bununla ilgilendi ne de halk…
Ben aldım burası benim dedi, üzerine oturdu.
En başta 74 sonrası bu mülklerin verilmesi ekonomik çarkların dönmesi için anlaşılabilir. Ama sürdürülebilir değildir. Yönetim ise devamlılığı gerektirir.
Daha sonra Taşınmaz Mal Komisyonu kuruldu. Ancak bu komisyonun kaynağı da sadece Türkiye’nin koyacağı paraya bağlandı. Hangi birine yetişilebilirdi? Nitekim yetişilemedi de…
Bugün bu bedeli ödüyoruz. Geldiğimiz nokta budur.
Kuzey Kıbrıs’ta beklendiği gibi krize giren emlak sektörü şimdi de ikinci bir krizle karşı karşıya kaldı.
Rum yönetimi inşaat sektörünü tehdit ediyor.
Aklımızı başımıza alıp çare üretmezsek inşaat sektörü ağır yara alacak. Bizden söylemesi…



Bu haber 1831 defa okunmuştur

:

:

:

: