Kuzey Kıbrıs’ta inşaatta zaten yaşanan kriz, Rum mallarının satışına aracılık eden tanınmış avukat Akan Kürşat’ın tutuklanmasıyla yeni bir boyuta ulaştı.
Hem Ankara’da hem de bizim Cumhurbaşkanlığında toplantı üzerine toplantı yapılıyor.
Dün de yazdık. Rumların attığı bu adımda amaç bellidir.
Rum yönetimim ülkenin önde gelen isimlerine yönelik aldığı tutuklama kararlarıyla bir korku salmaya çalışıyor. Bu şekilde KKTC’de mal alan da satan da tehdit ediliyor.
Peki bu noktaya nasıl geldik?
74’ten sonra ülkede kurduğumuz sistemi düzetme yoluna gitmedik.
Güney’de malını bırakıp gelen insanlara burada verilen mülkler kiralanmalı ama tapuları verilmemeliydi. Güney bunu yaptı. Türk mallarının mülkiyeti Rumlara verilmedi, kiralandı. Oysa bir fon kurup bu mülkleri alanları borçlandırabilirdik.
Ama biz bunların hiçbirini yapmayıp malların üzerine yatmayı tercih ettik.
Dün Ada TV’ye konuk olan CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy’un yaşanan krize ilişkin yorumu “Yanlış siyasetin bedeli halka ödetilemez” oldu.
Şu anda ne yazık ki olan tam da budur. Bedeli halk ödüyor.
Akansoy, “Kıbrıs Rum malları yaygın şekilde ticari amaçla kullanılmaya başlandıktan sonra sıkıntı başladı” diyerek Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu sorunu aşmadaki önemine işaret etti.
Ancak biz ne yazık ki biz Taşınmaz Mal Komisyonu’nun da kıymetini bilemedik. Onu yeterince verimli kullanamadık.
Rumların bu konudaki tavrı CTP Genel Sekreteri’nin de dediği gibi daha çok siyasidir.
Çünkü mesele hukuki zeminden daha çok siyasi olarak tartışılıyor.
Peki şimdi ne olacak?
Hükümetten hiçbir ses yok.
Çaresizlikten mi yoksa bir planları mı var? Belli değil. Şimdilik bu konuda derin bir sessizlik var. Ancak 74’ten bu yana 50 yıldır bekleyerek bir çözüme varamadık. O yüzden bu sessizliğin kimseye faydası da yok.
Eğer bir çalışma yapılıyorsa bu kamuoyu ile paylaşılmalı, insanların içi rahatlatılmalıdır. Çünkü ülkenin lokomotif sektörü inşaatta sıkıntı büyüktür.
Bu konu kamuoyunda bugüne dek yeterince tartışılmadı. Ancak artık duvara dayandık. Bir an önce bir yol haritası oluşturmak zorundayız. Fikri olan da bu konuda susmamalı, tam aksine konuşmalıdır.
Bu sessizlik hayra alamet değil. Çünkü kriz giderek derinleşiyor. Bizden söylemesi…