Her yurttaş , bu kışın kurak geçtiğini , yağmurlara ihtiyacımızın olduğunu , hep dile getirdi .
Sadece yurttaş mı ?
Kuraklıktan etkilenen ve yağmur sularından hayatını kazanan çeşitli sektörlerin , bekledikleri yağmur , yeterli olmasa da , yağmaya başladı .
Yetersiz , diyorum .
Yeraltını besleyecek oranda yağmur yağmazsa , kuraklıktan bahsedilir .
Sadece , çiftçinin hububatının yeşereceği kadar yağan yağmur , yağmurdan sayılabilir mi ?
Eskiyi , anımsıyorum .
Ve.
Doğduğum kent olan Baf Kasabasını , sinema şeridi gibi gözlerimin önüne getiriyorum .
Denize , bir saat yürümeyle varılan Baf Kasabası .
Yağmurlar , düştüğünde .
Belki inanmayacaksınız .
Güneşe hasret kalırdık .
Güneşin , bulutları yararak , çıkmasını hep beklerdik .
Düşen yağmur , aylarca devam ederdi .
Dereler , su evlekleri , şarıl şarıl akarak , yer altındaki aküferleri beslerlerdi .
Kör olsun , bu iklim değişikliği .
Buna sebep olanlar , bunu yapma becerisini gösterdikleri gibi , dünyayı da kan gölüne çevirdiler .
Biz de , herhalde , bu iklim değişikliğine uyarak , yağmur yağmayacak savı ile 74‘ ten sonra , KKTC‘ni buna göre dizayn yaptık .
Bunu da , nereden çıkardın ?
Demeyin .
Meteorolojimiz , metre kareye düşen yağmur miktarını , açıklayacak .
Göreceğiz .
Geçmişte oldu .
Ayni su baskınlarını yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz .
Yeni yapılan dizaynda , eskilerin yanına , yeni altyapılar yapılacağına , olan da halledildi ve bir keşmekeş yaratılmadı mı ?
KKTC’nin yer haritasına bir bakılsa , bu işin nasıl becerildiği ortaya çıkar .
Ne , kamu deresi bırakıldı .
Ne de , kamu arkı .
Bunlar yapılırken de , kamu kurumlarına mı dayanıldı ?
Hala daha , ayni hatalar yapılmıyor mu ?
Yahu , bu da yanlış bir terim değil mi ?
Şöyle desek , daha uygun olmaz mı ?
Hala daha , alt yapılarla ilgili , suç işlemeye devam ediliyor .
Ülke , öyle bir duruma getirildi ki , bir kepçe değil .
Bir çay kaşığı yağmurda , boğuluyoruz .
Kaç saatlik yağmurda , bu manzaralarla karşılaşıyoruz .
Siyaset kurumundaki siyasiler , o zamanları bilmezler .
Bazen , aralıklarla , aylarca yağmur yağardı .
Her halde şimdi olsa , düşünüyorum , ülke ne hale gelirdi diye .
Bir kesim “ yağdır Mevlam su “ diyor .
Bir kesim de , sel baskınları nedeni ile “yağdırma Mevlam” mı diyor .
İşte tam bu manzara içerisinde , BMGS’nin kişisel temsilcisi Maria hazretleri. İki lidere de ziyaretlerde bulunarak, görüşme masasını kurmak için ortak zeminin bulunup bulunmadığını saptamak gayesinde .
Bereket versin ki , Sn. Tatar’ın ikametgahı , hisar üzerinde , sellerden uzak .
Yürüyecek zemin bulup , görüşmeye gidebildi .
Görüşmenin , iki saat sürdüğü açıklandı .
Sn. Tatar’ın açıklaması , görüşme için zemin olmadığı yönünde .
İki egemen devlet ve eşit uluslararası statü, Maria hazretlerinin kucağına kondu .
Öbür taraf ise :
Ermeni, Latin ve Maronit’lere verilen azınlık haklarından dem vurmaya başladı .
AKPA’da bunu gördük .
Demek ki , güneyin kafasındaki federasyon modeli bu olsa gerek .
Kuşbakışı baktığımızda .
Ülkede , ne coğrafi .
Ne de siyasi zemine , rastlanmamaktadır .
Maria hanımın işi , çok zor .
Zorun , ötesi .
İmkansız .