Kıbrıs Türkü bundan tam bir yıl önce bugün şampiyon meleklerini Türkiye’de yaşanan deprem felaketinde kaybetti.
Bu acının üzerinden tam bir yıl geçti ama o gün yüreğimize düşen kor hala içimizi yakıyor.
Bugün gözümüz, kulağımız, kalbimiz, her şeyimizle Mağusa’da yapılan törenlerde olacağız.
Ülkenin tüm idarecileri adaletin yerini bulması için seferber oldu.
Kıbrıs ile birlikte tüm Türkiye de geçen ay Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davayı izledi.
Yürekleri paramparça olan acılı ailelerin feryatları sadece bizi değil, tüm Anadolu’yu derinden sarstı.
İfadeler öyle acı yüklüydü ki, sanık avukatları bile zaman zaman gözyaşlarını tutamadılar.
Arama kurtarma ekibine katılan bakanlarımızdan, enkazın başında olan ailelere kadar herkes sanıkların ifadelerine tepki gösterdi.
Çünkü herkesin yüreğinde suçluların gereken cezayı alamayabileceğine ilişkin derin bir endişe var.
Nedeni basit.
Sanıklar “bilinçli taksirden” yargılanıyor. Yakınlarını kaybeden ailelerin talebi ise bu katil zanlılarının “olası kasttan” yargılanması…
Farkı şu. “Bilinçli taksir”, suçun öngörülen neticesinin gerçekleşmeyeceğine duyulan güvenle işlenmesini, neticenin gerçekleşmesini istememesini ifade ediyor.
Bir başka ifadeyle işlediği suça “kazayla oldu” gibi bir kılıf içeriyor…
“Olası kast” ise fiilin neticesinin öngörülmesine rağmen ‘olursa olsun’ motivasyonu ile suçun işlenmesini, neticesinin kabullenilmesini öngörüyor. Yani kasten, bilerek o suçu işliyor…
İsias davasında durum tam da bu.
Elbette iki suçlama arasında ceza sürelerinde de ciddi fark var.
Bakın tarihi İsias davasının başladığı gün Türkiye’de geçen ay yargıdan çıkan bir karar ailelerini neden bilinçli taksirden değil de olası kasttan yargılama talep ettiğini ortaya koydu.
Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde 2021 yılına yaşanan sel felaketinde 17 kişinin ölümüne neden olan Ölçer Apartmanı’nın müteahhidi ve dört sanığı “taksirle öldürme” suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Oysa olası kasttan yargılansa en az 10 yılla cezalandırılacaktı.
Deprem felaketinin ardından bir yıldır yüreğimiz yanıyor.
Bu yangının söndürülmesi ya da en azından bir nebze olsun teskin edilmesi sadece adaletle mümkün.
Adaletin sağlanması için mücadele etmek de bizim evlatlarımız için yapacağımız son görevdir. Bizden söylemesi…