İtalya'dan Güney Kıbrıs’a getirilen Avukat Akan Kürşat dün çıkarıldığı mahkemede teminatla serbest bırakıldı.
İtham edildiği 20 suçlamayı kabul etmediği bildirilen Kürşat, tutuksuz yargılanacak.
Öyle görünüyor ki Rum tarafının blöfü sökmedi.
74’ten önce Rum malı olan taşınmazların satışıyla ilgili getirdikleri suçlama, karşılıklılık esasına göre Rum tarafına da sıçrayabilir.
Çünkü Güney’de de 74 öncesi Türk malı olan taşınmazlar sembolik bedellerle Rumlara kiralanıyor.
Bizim burada da Kuzey’e geçen ve bu malı kiralama usulüyle de olsa tasarrufunda bulunduran Rumlar hakkında tutuklama kararı çıkarsa ne olacak?
Ayıkla pirincin taşını…
Bu yaklaşım hukukun siyasete alet edilmesinden başka bir şey değildir.
Elbette Rum tarafının daha en başından bu adımları atarken hedefi belliydi.
Son yıllarda özellikle inşaat sektöründe yaşanan büyük gelişme ve yabancıların Kuzey Kıbrıs’a rağbet etmeleri, Rum yönetimini endişelendirdi.
Zira Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin otoritesinin tanınmasından yıllardır ödleri kopan Rumlar, Kuzey’den mal alan yabancıların dünyada adeta gönüllü elçimiz olmaları nedeniyle meselenin farklı bir yöne doğru evrildiğini fark etti.
O yüzden Avukat Akan Kürşat’a yönelik çıkarılan tutuklama kararıyla Kuzey’e yatırım yabancılara gözdağı vermeye çalıştılar.
Ancak öyle görünüyor ki bu blöf tutmadı. Rum yargısından çıkan karar, meselenin zamana yayılarak soğutulacağının bir göstergesidir.
Ama bu sırada biz de boş durmamalıyız.
Yıllar önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da kabul edildiği için bize önemli bir mevzi sağlayan Taşınmaz Mal Komisyonu’nu etkin bir şekilde kullanmalıyız.
Zira rakamlar, Rum yönetiminin ödünü koparan ve bize büyük avantaj sağlayan bu komisyonun da kıymetini bilmediğimizi gösteriyor.
Bugüne kadar Rum yönetimin tüm baskılarına rağmen 7 bin 473 Rum, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurdu. Bunların 1502’si sonuçlandırıldı. Onların da ne yazık ki sadece üçte ikisi ödendi.
Bu büyük bir avantajın kullanılamaması anlamına gelir.
Buradan uyaralım. Bizden söylemesi…