Ülke her gün ortaya çıkan skandal bir haberle çalkalanıyor. Kamuda en tepede yer alan bürokratlardan tutun da milletvekillerine, eski bakanlara kadar herkes sahte diplomanın peşinde kendine bir etiket yapmış. Soruşturma sürürken hemen hemen her gün ortaya yeni isimler atılıyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir skandal daha şaşkına dönmemize neden oldu.
Ercan’dan izinsiz bir şekilde üç valiz dolusu elektronik sigara tütünü çıkardığı gerekçesiyle tutuklanan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’nin emekli Komutanı hepimize “yok artık” dedirtti…
Diğer taraftan kamuda rüşvet ve iltimas iddiaları zaten artık olağan hale geldi. Kimse yadırgamıyor.
Bu manzaraya bakınca insan sormadan edemiyor. Biz nasıl bu hale geldik?
Böyle bir yozlaşma, toplumsal bir çürüme nasıl hasıl oldu.
Yozlaşma nedir? Yozlaşma sözlük anlamıyla “ahlak başta olmak üzere dil, din, kültür, ticaret, siyaset, tarih, aile ve namus kavramını, evrensel insani ilkelerden uzak, maddi güç ve egoist şekilde hiçbir kural tanımadan yaşamak” olarak ifade ediliyor.
Peki Kıbrıs Türk toplumu ne zaman bu hale geldi?
Bu toplumun değerleri vardı. Bırakın yasaları bir kenara, utanma duygusu vardı.
Bize “çevremizin komşumuzun yüzüne bakamayız” dedirten utanma duygusunu ne zaman kaybettik?
Üretmeden ganimet ekonomisi üzerine inşa edilen toplumsal yapımız, hiç şüphesiz yozlaşmanın birinci nedenidir.
Alınterinin kıymetini bilmeyen bir kuşak yetişti. Bedavacılığa, adam kayırmaya alışmış bu kuşağın yetişmesinde hiç şüphesiz pek çok sorumlu var. Başta siyasi yapımız olmak üzere herkes burada üstüne düşen payı almalıdır.
Şurası bir gerçek.
Bu yapıyla devam edersek Kıbrıs Türk halkı ciddi bir yok oluşla karşı karşıya kalabilir.
İslam dünyasının ünlü sosyologlarından İbni Haldun’un ünlü bir sözü var.
“İnsanı açlık öldürmez, alıştığı tokluk öldürür…”
Nitekim Kıbrıs Türkü de mücadele yıllarında çok aç kaldı, yokluk da çekti. Ama yok olmadı.
Bugün geldiğimiz noktada ise en küçük bir konforumuzdan dahi vazgeçemez olduk…
Birlik, mücadele, dayanışma ruhu günden güne yok olup gidiyor. Suçu birbirimize atmaktan vazgeçelim. Bu konuda herkesin şapkasını bir kenara koyup düşünmesi gerekiyor. Bizden söylemesi…