1-7 Mart Deprem haftası nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenlenirken, ister tesadüf deyin ister ilahi bir mesaj, Lefke açıklarında dün sabah meydana gelen 3.6 şiddetindeki deprem, içimizi kemiren o soruyu bize yeniden sordurdu.
Olası bir depreme ne kadar hazırız?
Doğanın şimdilik 3.6 ile hatırlattığı o gerçek karşısında biz bugüne kadar hangi çalışmaları yaptık?
Şurası bir gerçek.
Bilim insanları Kıbrıs’ın, gerek kuzeyindeki gerek Güney’indeki faylar nedeniyle ciddi risk altında olduğunu, depremin adeta “geliyorum” dediğini uzun bir zamandır ifade ediyor.
Başbakan Ünal Üstel, Türkiye’deki deprem felaketinin ardından bir yıl içinde yapılan çalışmaları anlatırken “Kamu binaları ve okulların risk ölçümleri yapılmış, güçlendirme projeleri ise devam etmektedir. Hastaneler ve diğer kamu kurumları ile ilgili çalışmalar da sürmektedir” diyor…
İyi hoş da bu depremin gündüz mesai saatleri içinde olacağının garantisi var mı?
Ya Türkiye’de geçen yıl yaşanan depremde olduğu gibi gece saatlerinde bizi evimizde yakalarsa ne yapacağız?
Bunun için hiç şüphesiz oturduğumuz konutların da gerçekten depreme karşı dayanıklı olup olmadığını bilmek zorundayız.
500 kilometre ötede Türkiye’de yaşanan depremin burada bazı yeni binaları dahi etkilediği, hatta bazılarında çatlaklar olduğu öne sürülüyor.
Bir yıldır yazıyoruz ama kimseye dinletemiyoruz.
“Yapılan bütün inşaatların sahipleri bu konuda uzman kurumlardan aldıkları raporu açıklasınlar. Yatırımcıya ve bölgede ev alan insanlara güvence verilsin” dedik.
Örneğin Safa Grup Kalecik’te dünyaca ünlü yatırım danışmanlık şirketi EC HARRIS’ten aldığı raporu açıkladı.
Peki ya diğerleri?..
Bölgede iş yapan diğer inşaat şirketlerinin de bu adımları izlemesi gerekir.
Aksi halde olası bir felakette yaşanacak can kayıplarının bedelini kimse ödeyemez.
Zira insan hayatından daha kıymetli hiçbir bir şey de yoktur. Bunu bilelim, ona göre davranalım. Bizden söylemesi…