Hayvan Üreticileri, sendikalar ve siyasi partilerin katılımıyla, Başbakanlık önünde gergin anlara sahne olan eylemden yine sonuç çıkmadı…
Eylemciler Başbakanlık kapılarını ve korkuluklarını kırdı, sloganlar atıp, hükümeti istifaya çağırdı. Polis Genel Müdürü, duvarlar yıkılmaya devam ederse tutuklama olacağını belirtti.
Böylesine gergin anların yaşandığı bir ortamda CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Başbakan’ı Ünal Üstel'i aradı. Başbakan, 'Hayvancılar Birliği Meclis’e gitsin görüşelim' dedi.
Bunun üzerine Hayvancılar Birliği Başkanı Mustafa Naimoğulları, eylem buradayken, burayı bırakıp Meclis’e gitmeyeceğini, çözüm bulmak isterlerse Başbakanlık önünde görüşeceklerini belirtti.
Sonunda görüşme olmadı. Hayvancılar süresiz eylem yapma kararı alırken, bir ay süreyle canlı hayvan satışını durdurdu.
Yani tam bir inatlaşma yaşandı.
Peki bu inatlaşmanın kime ne faydası var?
Muhalefet hükümeti köşeye sıkıştırma umuduyla et ithalatına yönelik eleştiriler yöneltiyor.
Ancak aynı çözüm yolu Erkut Şahali’nin Tarım Bakanlığı döneminde 2018 yılında da ortaya konmadı mı?
O tarihte geri adım atan CTP, bugün hükümete ithal etle ilgili eleştirilerde bulunuyor. Bu tutarlı bir davranış değildir.
Sendikalar dünkü eyleme tam kadro katılmadı.
Eyleme katılmadığı gerekçesiyle eleştirilen Kamu-Sen Genel Başkanı Metin Atan, Ada TV’de yanıt verdi.
Atan’a göre, mesele ithal et meselesi değil, 300 tonluk kaçak et rantı…
Aslında ortaya konan istatistiksel veriler bu konuda ciddi şüphe duymamızı gerektiriyor.
Çünkü ülkede kişi başına tükettiğimiz et oranı yılda 15 kilo civarında.
Bu etin 5 kilosu kayıtlı… Yani bu hayvanların nerede, nasıl kesildiği belli.
Peki kalan 10 kilo et nereden geliyor? Kısaca rakamlar, yediğimiz etin üçte ikisinin kaçak olması ihtimalini önümüze koyuyor.
Bu etlerin nereden, nasıl, hangi koşullarda geldiğini bilmiyoruz.
Böyle bir ortamda Hollanda ya da İspanya’dan gelen donmuş ete ‘sağlıksız’, ‘son kullanma tarihi yakın’ eleştirileri yapmak ne derecede gerçekçidir.
Sonuçta bu ülkeler Avrupa Birliği ülkeleri… Özelikle gıda konusunda kriterler, yönetmelikler, yasalar oldukça katı…
O yüzden havanda su dövmeyi bırakıp sorunu gerçekçi yaklaşımlarla ele alalım. Aksi halde hem ucuz et yiyip, hem de üreticiyi korumak mümkün değil. Bizden söylemesi…