Bu kadarına da artık pes demek gerekiyor.
Rum yönetimi dedikoduyla tutuklamaya dahi başladı.
Kıbrıs'ın kuzeyindeki Rum mallarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan 49 yaşındaki emlakçı Eva Kounzel mahkemeye çıkarılırken, sürecin nasıl işlediği medyaya yansıdı.
Buna göre her şey Eva Kounzel’in uçakta yanına oturan kadına ‘emlakçıyım’ demesiyle başladı. Kadının KKTC’de emlak alım satım işi yaptığını beyan ettiği yolcu, kendisiyle birlikte seyahat eden ve Rum polisinde görev yapan şahsa kadını şikayet etti.
Bunun üzerine söz konusu kadın emlakçı havaalanında tutuklandı.
Yani Rum polisi artık bırakın bilgi ve belge toplamayı, dedikoduyla tutuklama yapacak kadar azıttı.
Tüm hukukçuların ortak görüşü şu:
Bu tutuklamalar uzun vadede Avrupa Birliği’nin başını ciddi derecede ağrıtacak nitelikte.
Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da kabul edilen Taşınmaz Mal Komisyonu’nu yok saydığı için Avrupa hukuku da çiğneniyor.
Peki biz devlet olarak bu konuyu yeterince uluslararası arenada tartışacak bir noktaya getirebildik mi? Yoksa bir ‘bekle gör’ politikası mı uygulanıyor?
Aslında olan bitene bakacak olursak ortada bir politika olduğu da ciddi bir tartışma konusu.
Ne yazık ki siyasetimizin gündemi sadece koltuk kavgaları, kurultay hesaplaşmaları ve yolsuzluk iddiaları…
Kimse kafasını kaldırıp “bu ülke nereye gidiyor” diye sormuyor, sorgulamıyor.
Ülkenin ekonomik sıkıntıları, vatandaşın önünde bir numaralı gündem olarak duruyor.
Yarı aç yarı tok hayata tutunmaya çalışan emekçiler, siyasetin tepesindeki tepişmeyi ibretle izliyor.
Günün sonunda siyasete olan güven giderek azalırken, bunun nedeni siyasetçiler tarafından bir türlü sorgulanmıyor.
Vatandaşın siyasete olan güvensizliğinin nedeni bellidir.
Kimse parmağının arkasında saklanmasın. Sorunlarla yüzleşsin.
Aksi halde bu memleket kendisini vazgeçilmez olarak gören pek çok siyasetçiyi de mahalleye göndermesini bilmiştir. Buradan uyaralım. Bizden söylemesi…