20 Temmuz’un ardından gerek Erdoğan’ın verdiği mesajlar, gerekse Güney’i ziyaret eden Miçotakis’in verdiği mesajlar, Kıbrıs’ta diyalog kapısının kapanmadığını gösteriyor.
Verilen mesajlara bakalım.
Güney’e seslenen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Kıbrıs'ın İsrail ile yaptığı doğal gaz çalışmalarına dikkat çekerek, Türkiye'nin katılmadığı süreçlerin barış getirmeyeceğinin altını çizdi.
Türkiye'nin şu anda dört tane sondaj gemisi olduğunu hatırlatan Türkiye Cumhurbaşkanı, 'Şimdi de beşinciyi alıyoruz. Güney Kıbrıs’ın başkalarının kuyruğuna takılmadan kendi gücüne inanarak çalışması lazım.' dedi.
Erdoğan, son NATO zirvesinde Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile konuştuğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
'Aynı gün ben Kuzey Kıbrıs'ta bulunacağım, orada Kuzey Kıbrıs halkına hitap edeceğim. Öğrendiğime göre siz de Güney’de olacakmışsınız, orada hitap edecekmişsiniz. Herhalde birbirimizi rahatsız edecek herhangi bir açıklama yapmayız' dedim. O da benim gibi düşündüğünü söyledi. Fakat Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias ne yazık ki; farklı bir havada, belli ki Miçotakis ile yaptığımız görüşmeden haberi yoktu, ileri geri açıklamalar yaptı. Onun bir defa kalkıp da Türklerin orada işgalci olduğunu söylemesinden daha densiz, edep dışı bir ifade olamaz. Dolayısıyla, Sayın Miçotakis’in bu bakanına haddini bildirmesi lazım. Bizim çok daha fazla konuşmamıza zaten gerek yok. Konuşacaklarımızı bugün zaten konuştuk. Yolumuza da aynen devam ediyoruz.'
Erdoğan, “Adanın huzuruna asla katkı sağlamayacak, gerginlikleri artıracak ve uluslararası hukuk ihlallerine yol açacak adımlardan özenle kaçınmak gerekir.' ifadeleriyle de diyalog kapısının kapanmaması gerektiğine dikkat çekti.
Nitekim Erdoğan’ın Miçotakis’ten beklentisi de hayat buldu.
Yunan Başbakan, Güney’de beklendiğinden daha yumuşak mesajlar verdi. 'Türk-Yunan yakınlaşması Kıbrıs sorununun ilerlemesine de yardımcı oluyor. Ankara'ya karşı dürüstüm ve her konuda konuşuyor olmamız aynı fikirde olduğumuz anlamına gelmiyor. Her zaman umut vardır' sözleriyle Miçotakis de Kıbrıs’ta Erdoğan’ın uzattığı eli geri çevirmedi.
Erdoğan ve Miçotakis’in konuşmaları karşılıklı bir dostluğun ve hatırın sayıldığı konuşmalar olarak öne çıktı.
Yine Erdoğan Kıbrıs’taki konuşmasında ilk defa Taşınmaz Mal Komisyonu’ndan söz etti. Bu da son günlerde yaşanan tutuklamalarla oluşan gerginliği azaltma çabasıydı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da Kıbrıs’ta önemli mesajlar verdi. “Bundan sonra Kıbrıs Türk Devleti vardır” dedi. Yani Kuzey Kıbrıs kelimesi kalkıyor.
Bu da belki Kıbrıs Türk Devleti, Kıbrıs Rum Devleti ve bir de çatı bir Kıbrıs devleti ile yeni bir hazırlığın başlangıcı olabilir.
Yani ismi federasyon olmasa da Kıbrıs’ta çözüm gündemden kalkmış değildir.
Türkiye’de artık hakim olan görüş CTP Genel Başkanı Özgür Özel’in de dediği gibi Kıbrıs Türkünün evet demediğine Türkiye’nin de evet demeyeceğidir.
Peki Kıbrıs Türkü ne ister?
Kıbrıs Türkü önce varlığı ve güvenliği için garanti ister.
İkincisi, içeride kendisini idare etmek ister. Kendi okulunu, bürokrasisini, yargısını, polisini kendi yönetmek ister.
Üçüncüsü mülkiyet ile krizin aşılmasını talep eder. Güney’in tutuklamalarla oluşturduğu tehdidin ortadan kalkmasını ister.
Bunların gerçekleşmesi imkansız istekler değildir. Bizden söylemesi…