Gazze’de yaşanan soykırımın ardından geçen yıl ekim ayında Star Kıbrıs’ta “İsrail bu savaşı kazansa da kaybedecek” tespitinde bulunmuştuk.
Bugün geldiğimiz noktada İsrail’in adım adım büyük bir hezimete doğru gittiğini görüyoruz.
Türkiye’nin aslında tarihsel olarak İsrail’le bir sorunu olmadı. Sorun İsrail’in başındaki isim Netanyahu iledir.
Rum yönetimi, nasıl Akdeniz’in şımarık çocuğu ise Netanyahu’nun liderliğindeki İsrail de Orta Doğu’nun şımarık çocuğu olma yolunda ilerliyor.
Ancak öyle görünüyor ki böyle giderse Orta Doğu’nun şımarık çocuğu kendi sonunu da hazırlayacak.
İsrail, Gazze’de kendini savunamayacak sivillerin üzerine, Hiroşima’ya atılan atom bombasından dört beş misli daha fazla bomba yağdırdı.
Buna rağmen yeraltında sığınaklarda kendisini savunan Hamas’ı yenemedi.
Tüm bu saldırılar karşısında başta ABD olmak üzere Avrupa’daki büyük devletler de soykırım yapmaya soyunan Netanyahu’ya açık destek verdi.
Hatta ABD Senatosu’nda işlediği tüm suçlara rağmen ayakta alkışlandı.
Ancak İsrail’in Lübnan’a saldırısıyla durum değişmeye başladı. Beyrut’a yapılan saldırıyla öyle görünüyor ki Netenyahu yeni bir cephe açmak istiyor.
Hatta Tahran’da bulunan Hamas Lideri Haniye’ye suikast düzenleyerek İran’ı da çatışmanın içine çekmek istiyor.
Peki açılmak istenen bu yeni cephelerle Netanyahu ne yapmak istiyor?
Netanyahu çatışmayı büyütmek hatta mümkün olduğu kadar uzatmak istiyor. Çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde hakkında açılan bir dava var.
Savaşın cephesini genişleterek, bu süreci gözden kaçırmak ve halkı etrafında kenetleyerek, ABD’nin desteğini de zorunlu olarak devam ettirmek için bu hamleyi yapıyor.
Ancak Lübnan halkı 30 yıldır savaşa alışmıştır. Hizbullah ile İsrail’in savaşı öyle kolay bir savaş olmayacaktır.
Hamas’a gelecek olursak onları da yer altında açtıkları tüneller nedeniyle yok etmek imkansızdır.
Diğer taraftan İsrail. ABD ve İngiltere’den elde ettiği koşulsuz desteği yakın zamanda bulamayabilir.
İngiltere’de seçimlerden sonra İşçi Partisi iktidara geldi. Bu parti desteğini Yahudi lobisinden almıyor. O yüzden belki Ağrotur Üssü’nün destek uçuşlarına kapatılması dahil Netanyahu’ya bazı mesafeler koyabilirler.
Nitekim Fransa ve ABD için de önümüzdeki günlerde aynı durum geçerlidir.
ABD 90 gün içinde seçime gidecek. Başkanlık için yarışan liderlerin hangisi böyle bir savaşı göze alabilir.
Biden’ın yerini alan Harris, İsrail’in gerilim politikasını desteklemediğini açıkça ortaya koydu.
Trump da Hizbullah ile çatışmaya girmemesi noktasında İsrail’i uyardı.
Kısaca Netanyahu artık karar aşamasına gelmiştir. İsrail bölgeyi çatışmaya bulamaya kalkarsa dünyadan ayar gelecektir.
Orta Doğu’nun şımarık çocuğu bizzat Batı tarafından hizaya getirilecektir.
Ortadoğu’nun şımarık çocuğu Netanyahu’nun “zor karar” olarak adlandırılabilecek üç seçeneği var.
1- Hizbullah ve İran’ın ileride yapabileceği saldırıya sert cevap vermek. Böyle davrandığında Hizbullah karşılık verecektir. Bu sırada Batı yanında yer almazsa savaşı kaybetme ihtimali de ortaya çıkar. O zaman İsrail halkı Netanyahu’ya karşı ayaklanabilir.
2- İkinci seçenek İsrail’in yanıt vermemesi… Hudutta boş araziye birkaç bombayla gösteri yaparak durumu idare etmek. Ancak bu İsrail için ciddi imaj kaybı anlamına gelecektir.
3- İsrail ABD ile oturacak konuşacak. Hizbullah ile anlaşacak. Netanyahu ABD’nin de desteğini alarak uluslararası mahkemede yargılanmaktan kurtulacak.
Bakalım Netanyahu bu zor kararların hangisini hayata geçirecek. İzleyip göreceğiz, bizden söylemesi…