Maliye Bakanı enflasyon oranında bir maaş artışının maliyeye çok büyük bir yük getirdiğinden şikayet ediyor.
Cumhurbaşkanı asgari ücretin yüksek olmasından şikayet ediyor.
Hükümetin vatandaşın alım gücünü korumak adına en büyük kozu olan dört ayda bir hayat pahalılığı artışı, belli ki bin pişmanlığa neden oldu.
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, “Uluslararası Para Fonu’nun son Türkiye raporundaki önerileriyle birlikte verilen demeçler okunduğu zaman, dar gelirlinin maaşının kırpılacağı anlaşılıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ancak bu durum önemli sosyal patlamaları da beraberinde getirir.
Önce şunu söyleyelim. Yapılan artışlar maaş artışı değildir, hayat pahalılığı karşısına vatandaşın alım gücünü korumak için yıllar önce alınan yasal tedbirin gereğidir.
Elbette asgari ücretin bin dolar olması Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın da dediği gibi kabul edilebilir değildir.
Ancak burada kabahat dar gelirlinin değil, yapılan yüksek zamlar karşısında denetim mekanizmasını yeterince işletemediği ortada olan hükümetindir.
Star Kıbrıs, 13 Ocak 2022 tarihli Başyazı’da kelimesi kelimesine şu uyarıyı yapmıştı:
“Ekonomin en temel kanununu bilmemiz gerekiyor.
Bir ülkeyi saran, toplumsal yaşamı alt üst eden en büyük kanser enflasyondur.
Enflasyon neden olur?
Bunun çeşitli sebepleri vardır.
En önemlilerinden biri “wage inflation” yani maaş enflasyonudur. Buna domino etkisi de diyebiliriz. Maaşların artmasıyla birlikte enflasyon da artıyor. Enflasyon arttıkça maaşlar da artıyor. Kısaca tam bir kısır döngü yaşanıyor.
Oysa halkın sorunu nedir? En büyük şikayet hayat pahalılığıdır.
Ancak şu an izlenen politika bu hayat pahalılığını engelleyemez.
En iyi tedavi tedbirdir. Şu an ne yazık ki o tedavi uygulanmıyor.
Yaşanan onca krize rağmen ders alınmıyor.
Wage inflation ile ekonomi domino etkisine esir ediliyor. Bu iş böyle devam edemez…
Hükümet hayat pahalılığıyla mücadelenin sadece kamuda maaşları artırmak ya da asgari ücreti artırmakla olmayacağını anlamalı. Yoksa bizi çok daha zor günler bekliyor.”
Bu satırların üzerinden yaklaşık iki buçuk yıl geçti. Bugün geldiğimiz nokta ne kadar haklı olduğumuz gösteriyor. Ağustos böceği gibi yaşamaya devam edersek, daha çok kışın karıncanın kapısına dayanırız… Bizden söylemesi…